Bugün sahip olduğunuz pek çok düşünce kalıbı ebeveynlerinizden ya da hayatınızda söz sahibi diğer yetkili figürlerinden öğrenilmiştir. Doğduğunuzda aklınız, içinde yepyeni bir işletim sistemi olan yepyeni bir bilgisayar gibiydi. Düşünce şekliniz aklınızdaki bilgisayarı “çalıştırır” ve hayatınızı sürdüren “işletim sistemini” başlatır. Bu işletim sistemini programlayan kişiler ebeveynleriniz ya da sizi yetiştiren kişilerdir. Eğer ebeveynleriniz sizi övgü, tatmin, minnettarlık, sevgi ve sevinçle programladılarsa, hayatınızı bu tür tutumlar ve beklentilerle sürdüreceksiniz.
Kuşkusuz İsa’nın sesini duydunuz, O’ndaki gerçeğe uygun olarak O’nun yolunda eğitildiniz. Önceki yaşayışınıza ait olup aldatıcı tutkularla yozlaşan eski yaradılışı üzerinizden sıyırıp atmayı, düşüncede ve ruhta yenilenmeyi, gerçek doğruluk ve kutsallıkta Tanrı’ya benzer yaratılan yeni yaradılışı giyinmeyi öğrendiniz.
EFESLİLER 4:21-24
Ama eğer kaygı ile programladılarsa, kaygılanmaya eğilimli olacaksınız; eğer korku ile programladılarsa, en doğal tepkiniz korkmak olacaktır; eğer en kötüyü beklemek ile programladılarsa, en kötü şeyin gerçekleşmesini bekleyeceksiniz. Ebeveynleriniz hiçbir zaman akıllı olamayacağınızı, hiçbir zaman ulaşamayacağınızı, hiçbir zaman başaramayacağınızı ya da yeterli beceriye sahip olmadığınızı söyleyerek düşüncelerinize sınırlama programlamış olabilir.
Amacım ebeveynlerinizi suçlamanız değildir – her şeyden öte ebeveynlerinizin düşünme şekilleri de kendi ebeveynleri tarafından programlanmıştır ve onların da düşünme şekilleri kendi ebeveynleri tarafından programlanmıştır ve bu şekilde gider. En basit haliyle amacım, düşünce şekillerinizin nasıl oluştuğunu anlamanıza yardımcı olmaktır.
Her şey aslında Adem ve Havva’nın Aden Bahçesinde Tanrı’ya itaatsizlik etmesi ile başladı. Günah virüsünün insanlığın donanım sistemine girmesine sebep oldular ve o andan itibaren her yürek ve zihin mikrobu kaptı. Bozulmuş düşünce, olumsuzluk, ümitsizlik, öfke ve güvensizlik ile programlandık.
Bir Hıristiyan yeniden doğduğunda Mesih’in günahları affedişini alır ve İsa’yı yüreğine davet eder. Öte yandan günah virüsü yok edilmiş olmasına rağmen pek çok Hıristiyan zararlı yazılımı zihinlerinden temizlemez. Zarar verici duyguları, düşünceleri ve inançları belirleyip bunları Tanrı Sözü ile yer değiştirmeliyiz; bunu Tanrı’nın düşünceleri ve inançları zihinlerimizde ve yüreklerimizde otomatik olarak ortaya çıkana kadar sürdürmeliyiz.
Bir an için bilgisayar virüsü örneğimizi düşünün. Virüs en iyi bilgisayara bile girip yazılım sistemlerine bulaştığında ne olur? Öncelik bilgisayarın belli parçaları işlevini doğru bir şekilde yerine getirmez ve hızını kaybeder. Sonunda bilgisayar donar ve çalışmaz.
Durum aklımız için de böyledir. Günahlı virüsler hayatımıza girer, yazılım sistemlerini acılık, bağışlamama, kin, nefret, kıskançlık, öfke, hiddet vb. ile lekeler. Tüm sisteme bulaşabilirse, bilgisayar örneğinde olduğu gibi, tüm işlevinize etki edebilir. Çok geçmeden sadece zihinsel ve duygusal sağlığınız değil ama fiziksel sağlığınız da etkilenir ve sizi depresyona, kaygıya ve bir dizi fiziksel hastalığa sürükler.
Olumsuz düşüncelerin ve zehirli duyguların pek çok hastalığın ve sağlık probleminin kaynağı olduğuna tüm kalbimle inanıyorum. Pek çok hastaya “bağışlama tedavisi” olarak adlandırdığım bir başlangıç tedavisi uyguluyorum.
Sonra depresyonu ve kaygıyı tetikleyen hisleri, inançları ve düşünceleri fark etmeyi onlara öğretiyorum. Bu hastalar yıkıcı düşünce kalıplarını ve inançlarını Tanrı’nın Sözü ile yer değiştirmeyi öğreniyorlar. Aynı zamanda minnettarlık, tatmin ve sevinçlerini ifade etmenin önemini vurguluyorum; çünkü bu, aklı ve yüreği kaygı ile depresyondan korumak için gereklidir. (Bu konuyu ileride daha da açacağım).
Ancak pek çok doktor, psikolog ve psikiyatrist, depresyon ve kaygı durumları için sadece hastadaki belirtileri iyileştirme çalışmakta ve bu amaçla bazı psikolojik ve tıbbi tedaviler uygulamaktadırlar; bu şekilde sorunun köküne inmek hiçbir zaman mümkün değildir.
BİLİŞSEL DAVRANIŞ TERAPİSİ
Dr. Aaron Beck kendi zamanının psikiyatri ölçütlerine göre yetişmiş bir psikiyatristti. Uzun yıllar önce hastalarındaki depresyon, kaygı ve öfke sorunları hakkında fikir edinmek için rüyaları incelemişti. Kendisi aynı zamanda Freud’un ‘hastaların kendi düşüncelerini tartışması’ olarak açıklanabilecek temel araçlardan biri olan “serbest ilintiyi” kullanmıştı.
1960’lı yıllara gelindiğinde bu yaklaşım Dr. Beck’i tatmin etmemeye başladı. Hastalarını istediklerini düşünmekte serbest bıraktığında, daha iyileşeceklerine hastaların seansın sonunda daha da kötü hissederek tamamladıklarını fark etti. Ancak hastalara sorunları çözme konusunda pratik yaklaşımlarla yardım ettiğinde, son derece iyi gelişme kaydettiklerini gözlemledi.
Bu bulgular temeline dayanarak Dr. Beck, hastalarının kendi otomatik düşünce kalıplarını fark edip, sorgulayıp, yeniden programlamaları için hastalarına yardım etmeye başladı. Bu daha sonraları ‘bilişsel terapi’ ya da ‘bilişsel davranışsal terapi’ olarak adlandırıldı.
Bilişsel-davranışsal terapide hasta kendi düşüncesini incelemeyi ve her olumsuz inancı, varsayımı ya da duyguyu sorgulamayı öğrenir. “Eğer kötü bir şey olacaksa, gelip beni bulur” gibi olumsuz düşünce kalıpları yıkıldığında, bunlarla birlikte gelen acı verici beklentiler kendini gerçekleştirme gücünü yitirir ve çoğu insan çarpıcı bir gelişim gösterir.
Yıllar süresince öğrendiğim bir şey var, hastaları bilişsel-davranışsal bir terapiste gönderdiğimde gelişim gösterirler ama yine de çoğunun Tanrı’nın Sözü (Kutsal Kitap) aracılığıyla yeniden programlanmaya ihtiyacı vardır.
Matta 13’te bulunan buğday ve deliceler benzetmesinde göklerin egemenliğinin tarlaya tohum eken bir çiftçi gibi olduğu yazılıdır ama gece işçiler gittikten sonra düşman gelir tohumlar arasına delice eker.
Yıkıcı düşünceler aklınıza ve yüreğinize ekilmiş düşünceler gibidir. Kelimenin tam anlamıyla sizi depresyona ve kaygıya tutsak edebilecek büyük ruhsal kalelere dönüşebilirler.
Bu kaleleri yok edebilmek için bu deliceleri tanımayı ve kökünden sökmeyi ve daha sonra delicelerin yeniden kök salmasını engelleyecek Tanrı Sözü’nün “bozulmaz tohumunu” ekmeyi öğrenmelisiniz. Tanrı Sözü’nün bu tohumu aklınıza ve yüreğinize ekildiğinde, tam bir esenlik, sevinç, şükran ve Ruh’un meyvelerinin tamamı ortaya çıkar. (Bkz. Galatyalılar 5:22-23)
Tanrı’nın Sözü’nü sadece okumak sizi tatmin etmemeli; bu Söz yüreğinize “ekilmeli”. Bu bazı ayetleri ezberlemeniz anlamına gelir, öyle ki her tür olumsuz ve yıkıcı düşünce ile ruhsal olarak mücadele etmeniz gerektiğinde bu ayetleri hatırlayabilesiniz.
İyi haber ise şudur, yeniden programlanması gereken yalnızca on temel yıkıcı inanç vardır. Bunlardan bazılarını Stress Less ve Deadly Emotions adlı kitaplarımda sıraladım. Aşağıda değineceğim yıkıcı düşünce kalıpları hastalarımda karşılaştığım en yaygın on düşünce kalıbıdır. Tanınmış bir psikiyatrist ve Feeling Good adlı eserin yazarı Dr. David Burns tarafından belirlenen on yıkıcı düşünce kalıbı ile benzerlik göstermektedirler. Buradaki bazı yıkıcı inançlar depresyon, bazıları kaygı ve bazıları ise hem depresyon hem kaygı ile ilişkilidir.
Buradaki olumsuz düşünce kalıplarına yakalandığınızda, bu olumsuz düşüncelere karşı Kutsal Kitap’tan bir ilan sözü söylemelisiniz. Kendi kendinize yüksek sesle söyleyebileceğiniz bu ilan sözleri her bir düşünce kalıbının devamında sizin kullanımınız için hazırlanmıştır.
Kaynak: Don Colbert
Duaya Mı İhtiyacınız Var?