Mesih’te Bereketli Bir Yaşam

Tanrı’nın bereketi nedir? Bereket birkaç şey anlamına gelebilir. Bir tanım şöyledir. Kutsal hale getirmek, kutsallaştırmak veya ilahi iyilik ve korumayla donatmaktır. Efesliler 1: 3, Göksel babamızın bizi Mesih’te her ruhsal kutsamayla göksel yerlerde kutsamış olduğunu söyler. Bu, Tanrı’nın ailesinin bir parçası olduğumuzda Tanrı’nın bize manevi hazineler sağladığı anlamına gelir. Süleyman’ın Özdeyişleri 10:22, “Rab’bin bereketidir kişiyi zengin eden, RAB buna dert katmaz.” der.  Rab’bin bereketleri hayatımıza sevinç getirir!

Kutsal yazılar, Tanrı’nın halkını bereketlemeyi sevdiği birçok yöntemi ortaya koymaktadır. O bize elinden gelenin en iyisini yapmak isteyen sevgi dolu bir Tanrı’dır. Bereket; servet, sağlık, miras, toprak ve bolluk olarak tanımlanabilir. Kutsal Kitap bize açıkça Tanrımızın bir yoksunluk tanrısı olmadığını, O’nun yeterli olandan daha fazlasını veren bir tanrı olduğunu gösterir. Yuhanna 21, öğrencilerin teknelerinde balık avlamak için çıktığını, ancak hiçbir şey yakalayamadığını anlatır. İsa, kıyıda göründüğünde, onlardan ağlarını tekrar atmalarını istedi.Bunu yaptıklarında ağlarında o kadar çok balık vardı ki, ağları tekneye çekemediler. Bu resimde ne görebiliriz? Rab, bolluk sağladı.

Tanrı, O’nun bereketlerine ulaşmamızı sağlayan ilkeleri sözünde belirlemiştir. İtaatle yürüdükçe, göklerle anlaşmaya vardık. Mesela, eğer ondalık verirsek, Tanrı çekirgelerin mahsullerimizi yemeyeceğini ve asmamız olgunlaşmadan üzümünün düşmeyeceğini söylüyor. Başka bir deyişle, düşmanın bizden çalma hakkı yoktur. Eğer cömertçe ve özgürce verirsek, bereket çocuklarımızın üzerine olacaktır. Tanrı, iyiliksever olduğumuzda, bizimle olacağa söz verir.

Mezmur 37, Tanrı’yı ​​bekleyenlerden ve doğruluğu arayanlardan bahseder. Onların ülkeyi miras alacağından bahseder. Bol refah ve huzurla onları memnun edeceğini vaat eder. İyi ve dürüst insanın adımları Rab’be yöneliktir ve O, onların yolunu bereketler.

Tanrı insanları ve ulusları bereketlemeye isteklidir. İsrail, Rab tarafından kutsanmış bir ulustu. Bütün uluslar, İsrail’in Tanrı’nın seçilmişi ve göz bebeği olduğunu biliyordu. Tanrı, İsraillilerin düşmanlarını yenmelerini, savaşlardan sonra ganimetlerini ve topraklarını almalarını sağladı. İsrailliler esaret altında bile çoğaldılar. Tanrı’nın halkı O’nun iyiliğini ve bereketlerini taşır.

Tanrı sözüne itaat ederek ve O’nun güçlü gerçeklerini hayatlarımıza uygulayarak kendimizi bereketli bir noktaya koyabiliriz. Biz bu gerçeklerde yürüdükçe, Tanrı vaatlerini yerine getirecek ve halkına bereketlerini dökecektir.

Ruhsal Savaş Duası

Ruhsal savaş duası, Tanrı’nın bize ruhsal düşmanlarımızı yenmemiz için verdiği bir silahtır. Ruhsal düşman, insan olmayan, bedende değil, görünmeyen alemde yaşayan düşmanlardır.  Efesliler 6:12, savaşımız insanlara karşı değil, yönetimlere, hükümranlılara, bu karanlık dünyanın güçlerine, kötülüğün göksel yerlerdeki ruhsal ordularına karşıdır der. Düşmanımız insan olmadığı için insan silahlarıyla savaşamayız.

Düşmanımız şeytan ve onun orduları bize fiziksel olarak değil, ateşli oklarla saldırır. Ateşli ok aklımıza, arzularımıza ve duygularımıza  karşı çıkan sözler, lanetler ve düşüncelerdir. Bu saldırılar fiziksel olmasalar dahi bedenimizi etkileyebilirler. Düşman bize zarar vererek, onun yalanlarını ve aldatmacalarını kabul etmemizi sağlar.

Bu saldırılara karşı nasıl korunabiliriz? Bir yol Efesliler 6’da belirtildiği gibi ruhsal zırhımızı giymektir. Tanrı bize, düşmana karşı durmamıza ve direnmemize yardımcı olması için zırhını vermiştir. Böylece ruhun kılıcı olan Tanrı’nın sözünü de ruhsal savaş dualarında kullanabiliriz. Bu, düşmanımızı susturmak için kullanılan bir saldırı silahıdır. Şeytan bizi yutmaya çalışan bir aslan gibi dolaşırken, Tanrı’nın sözünü ilan etmemiz ona karşı kullanabileceğimiz bir kılıç gibidir. Dualarımız göklere ulaştığında, ruhsal dünyadan gelip bizim adımıza savaşacak melek ordularının yardımı gelir. Kutsal Ruh tarafından yönlendirilerek meleklerimizi çağırmak için Tanrı’nın sözünü kullanırız. Hangi bildirilerin ve duaların düşmanı yeneceğini Tanrı bilir. O’nunla işbirliği yaptığımızda bu savaşın kazanıldığını göreceğimizden de emin olabiliriz.

Savaş duasını kullanmak, düşmanlarımızın mağlup olmasını istiyorsak izlememiz gereken bir yoldur. Savaşa katılmamak, Hristiyanlar için bir seçenek değildir. Şeytan, Tanrı’ya ait olduğumuzda bizi görmezden gelmez veya bizi göz ardı etmez. Doğal olarak Şeytan’ın düşmanları oluruz. Bu nedenle, Mesih’te zaferli bir yaşam sürmek istiyorsak, silahlarımızı ve cennetin stratejisini bilmemiz çok önemlidir.

Sınırlar

Duygusal olarak sağlıklı insanlar kim olduklarını ve yaşamlarında neye izin vereceklerini bilirler. Kabul edilemez davranışların hoş görülemeyeceğini açıkça ifade edecek kadar kendilerini ve başkalarını severler. Duygusal olarak sağlıklı insanlar, başkalarının seçme özgürlüğüne izin verir ve aynı şeyi beklerler. Bu sağlıklı çizgilere sınırlar denir. Sınırlar, başkalarından ne beklediğinle ilgili net hatlardır.

Yaralı kişiler sınırlar yerine duvarlar örerler. Sürekli saldırıdan korktukları için, bu duvarları inşa ederek kendilerini acıdan korumaya çalışırlar. Genellikle yaralı, korku dolu, kafası karışık ve kendilerine acımakla meşguldürler. Beklentileri hakkında açık bir şekilde iletişim kurmak yerine, kendilerini diğer insanlardan mahrum ederler. Genellikle sağlıksız insanlar sınır koyma hakkına sahip olduklarına inanmazlar; bu yüzden açıkça iletişim kurmak yerine, başkalarına karşı pasif saldırgan olurlar. Gerçekte bu, beklentiler hakkında açık sözlü olmaktan çok daha zararlıdır.

Tanrı, bize kendimizi sevdiğimiz gibi komşumuzu da sevmemizi söyledi. Başkalarını sevmek için kendimizi sevmeliyiz. Bu kendimize saygılı davranılması için izin vermemiz anlamına gelir. 

Hayatınıza baktığınızda kötü muamele görmenize izin verdiğinizi fark ediyorsanız, bunu hemen değiştirebilirsiniz. Kendinizi doğru şekilde sevmediğiniz için tövbe ederek başlayın. Tanrı’dan değerinizi size O’nun gözlerinden göstermesini isteyin. Ne de olsa O’nun için Oğlunu feda edecek kadar değerlisiniz. Bu esini Tanrı’dan aldıktan sonra, başkalarıyla sevgiyle iletişim kurmaya başlayın. Böylece saygısız ve sevgisiz davranışlara katlanmayacağınızı bilsinler.  Açık, sağlam ve saygılı olun. Bazıları buna uyacak, bazıları uymayacaktır. Ayrılmalarına izin verecek kadar onları sevin. Onlardan ayrılabilecek kadar da kendinizi sevin.

Mesih’teki Güven

Güven, kişinin kendi yeteneklerini ve niteliklerini bilmesinden kaynaklanan kendine güvenme hali veya kendine güvenme duygusudur. Fakat Mesih’teki güven nedir?

Mesih’teki güven, Tanrı tarafından ilahi bir amaç ile yaratıldığımızı bilmektir. Tanrı bizi tesadüfen yapmadı veya gelişigüzel tasarlamadı. O bizi benzersiz ve planlı bir şekilde yarattı. Genlerimizin her bir detayı, Yaradan tarafından dünyadaki bir amacı yerine getirmek için yapıldı.

Genetik yapımızın bir başkasıyla aynı olmadığını bilmek akıl almazdır. Parmak izlerimiz bile eşsizdir. Tanrı’nın başka hiç kimsede olmayan bir yönünü temsil ediyoruz. Bu bize seçildiğimizi gösterir ve başkası gibi yaratılmadığımıza dair bir güven duygusu sunar.

Yaşamlarımızda Tanrı’nın planını yerine getirmek, O’nunla olan ilişkimize bağlıdır. Romalılar 11:29, Tanrı’nın armağanlarının ve çağrısının geri alınamayacağını söylüyor. İçimize hayatlarımızda gözükecek hazineler yerleştirdi. Eğer yaratıcımızla ilişkide olmadan yaşarsak, yaratıldığımız nihai amaca asla erişemeyiz. Ancak, O’nunla ilişkide olursak, Tanrı’nın yaşamımız için planını yerine getirmemizi büyük ölçüde sağlayacağını biliyoruz. Yuhanna 15, Eğer O’nda kalırsak ve Sözleri bizde kalırsa, ne istersek bize verileceğini ve bunun Baba’yı yücelteceğini söyler.

Cesaret, güvenden doğar. İsa, çarmıhtaki fedakârlığı sayesinde Tanrı’nın tahtına yaklaşmamız için gereken bedeli ödedi. Tanrı, bizi merhamet ve lütfa ihtiyacımız olduğunda cesaretle ve güvenle tahtına yaklaşmaya davet ediyor. Kendisine yaklaştığımızda, O’nun çocukları olarak bize olan vaadine ve sadakatine göre davranacağından emin olarak bizden asla uzaklaşmayacağını biliriz. Tanrı’nın bizi kendi benzerliğinde yarattığını ve ihtiyaç duyduğumuzda, O’na gelmekte özgür olduğumuzu hatırladığımızda bu yaşamda güvenle yürüyebileceğimizden emin olabiliriz. Bizi asla terk etmeyecek ve bizi asla bırakmayacaktır!

Şefkat ve Merhamet

Şefkat ve merhamet, sevgi dolu bir kalpten gelir. Şefkat, ihtiyaç içinde olduğunu gördüğümüz kişilere değer vermektir. Şefkat, kalpleri harekete geçirir. Aynı zamanda bir gün yardıma ihtiyaç duyduğumuzda şefkatli bir yürek, bizi ziyaret edecektir. Şefkat, bizi merkezinde durduğumuz kendi dünyamızdan çıkarıp, başkalarını önemseyen daha geniş bir bakışa götürür.

İsa, yeryüzünde yaşarken şefkatle davrandı.  Şefkat, O’nu hastaları iyileştirmeye ve kötü ruhları kovmaya iten şeydi. İsa, O’nun öğretisini işitmek için toplanan aç kalabalıkları doyururken, şefkat gösterdi. Yeşaya 30:18, Rab’in bize karşı çok lütufkar olduğunu ve şefkat göstermek için harekete geçeceğini söyler. O bir Tanrı’dır ve O’ndan özlemle beklediğimiz şefkati bize verecektir.

Yeşaya’daki birçok ayet Tanrı’nın merhametini anlatır. Yeşaya 49:10 “Acıkmayacak, susamayacaklar, kavurucu sıcak ve güneş çarpmayacak onları. Çünkü onlara merhamet eden kendilerine yol gösterecek Ve onları pınarlara götürecek.” der. Uzak olmayan ama ihtiyaçlarımızla ilgilenen bir Tanrımız var. Yeşaya 49:13’teyse “Ey gökler, sevinçle haykırın, neşeyle coş, ey yeryüzü! Ey dağlar, sevinç çığlıklarına katılın, Çünkü RAB halkını avutacak, ezilene merhamet gösterecek.” der. O, çocuklarını gerçekten seven bir Babadır.

Başkalarına duyulan merhamet, şefkatten doğar. Merhamet, hak etmeyeni bile bağışlar. Birileri yanlış yaptığında, merhamet hatalarının hesabını tutmaz. Merhamet borçluya özgürlük verir. Öğrencileri İsa’ya nasıl dua edeceklerini sorduğunda, İsa bu konuyu ele aldı. Öğrencilere onlara borçlu olanları affetmelerini buyurdu; böylece onların da borçları affedilebilecekti. Bu yüzden biz merhamet gösterdiğimizde, Tanrı da merhamet gösterir.

İsa, yeryüzündeyken bize bıraktığı örnekteki gibi, başkalarına şefkat ve merhamet göstermemiz çok önemlidir. Bu sadece Tanrı’nın kalbini bize göstermez, şefkat ve merhamet ekmekle aynı zamanda tüm bu şefkat ve merhameti kendi yaşamlarımız için elde etmeyi ümitle bekleyebiliriz.

Utancın Üstesinden Gelmek

Kaçımız günlük yaşamlarımızda utanç ile yüz yüze geliyoruz? Bu fark edebileceğimizden çok daha yaygındır.

Utanç, sinsi bir yalancıdır. Hatıralarımıza bize daha çocukken düşmanımız tarafından kazınmış ilk duygularda saklanır. Utanç bize, bir hata olduğumuzu, değersiz ve bozuk hasarlı varlıklar olduğumuzu fısıldar. Bu duygu bizi en yüksek potansiyelemize ulaşmaktan ve gerçek özgürlük içinde yürümekten mahrum bırakabilir.

Tanrı’nın amacı, başarısız olduğumuz ya da günah işlediğimizde kalbimizin, uygunsuz davranışların suçluluğunu hissetmesidir. Bu da bizim temizlik yapmamız ve işleri düzeltmemiz için motivasyon sağlar. İsa, kanı aracılığıyla bağışlamasını alarak ve O’nun paydaşlığında yenilenerek temizlenmemiz için bize bir yol hazırladı.

Ancak utanç, gizlenmemize neden olur. Kendimizi değersiz hissetmemize ve sevginin erişemeyeceği bir yere saklanmamıza neden olur. Lakin utanç bir yalancıdır. Ruhumuzu etkileyen bu duyguyu ayırt etmek zor olabilir ve düşmanın bize söylediği en büyük yalanlardan biridir. Utanç, reddedilme ve terk edilmenin bir sonucu olarak özellikle ebeveynlerimiz veya yaşamımızdaki otoriteler, temel beslenme ve bakım gereksinimlerimizi karşılamadığında ortaya çıkar. Taciz, ihmal veya yetersizlikte gözükür.

İyi haber şu ki, utanma duygusundan kurtulabiliriz! Tanrı’nın her zaman özgürlüğe giden bir yolu vardır. Özgürlüğün yolu, yalanın gerçekliğimiz haline geldiği yerde, Kutsal Ruh ve Tanrı’nın Sözü ile işbirliği yapmaktır. Kutsal Ruh, bizi bu yalana ilk inandığımız anılara götürebilir ve böylece bu yalanın yerine gerçeği koymak için Tanrı’nın Sözünü kullanabiliriz. Bu acı dolu anıları hatırladığımızda, O’nun gerçeğini bize açıklamasını isteyebiliriz. Tanrı’nın gerçeğini kabul etmeli ve düşmanın içimize koyduğu yalanın yerine geçmesine izin vermeliyiz. Bizi özgür kılacak olan kabul ettiğimiz ve hayatımızda uyguladığımız gerçektir.

Kaygı Bozukluğu

Kaygı bozukluğu (anksiyete) toplumumuzda yaygındır. Amerika’da 40 milyondan fazla yetişkin bu durumdan etkilemektedir ve bu sayı günden güne artmaktadır. Kaygı bozukluğu en yaygın ruhsal hastalıktır. Eğer kaygılıysanız, bunu yaşayan yalnız siz değilsiniz.

Kaygı bozukluğu; derin endişe, panik durumu, fobi ve dehşet duyguları olarak tanımlanabilir. Uykusuzluğa, yeme bozukluklarına ve özgüven eksikliğine sebep olabilir.

Kaygı bozukluğu neden bu kadar büyük bir sorundur? Ve anksiyete günümüzde nasıl bu kadar büyük bir sorun haline geldi?

İlk olarak şunu söylemeliyim ki, anksiyete Tanrı’nın bizim için olan planında yer almaz. Tanrı’nın yaşamlarımız için tasarısı, bol yaşamdır. Romalılar 14:17, Tanrı’nın krallığının, doğruluk, esenlik ve Kutsal Ruh’ta sevinç olduğunu söylüyor. Bunlar endişenin zıttı dır! Tanrı bize, etrafımızda olup bitenlerden bağımsız olarak, esenlik içinde yürüyebileceğimiz bir plan verdi. Kaygıysa esenliğimizi çalar.

Kaygı, hayatımızda nasıl güçlü bir hale gelir? Kaygının kökeni korkudur. Hayatımızın bir döneminde, korkuya kapı açmışızdır. Bu biz çocukken olmuş olabilir. Mesela bir kaza ya da bize korku veren biriyle birlikte yaşamanın sonucunca ortaya çıkabilir. Bu kapı, açık bırakılırsa her türlü kaygı ya da şüphenin içeri girmesine izin verecek ve sonunda korku ruhuyla bir anlaşmaya varacaktır. Bu ruh serbest kaldığında güçlenerek, zihinlerimizde esenlik ve zafer içinde yaşayabilmemize engel olacak bir kale oluşturacaktır.

Tanrı’nın sözü bize, korkaklık ruhu değil, GÜÇ, SEVGİ ve ÖZDENETİM RUHU verdiğini söyler (2. Timoteos 1: 7). Tanrı, bize verdiği bu gücü tam olarak kabul etmemizi ister. Bu güç hayatımızdaki korkuyu uzaklaştırıp tamamen ortadan kaldırabilir. İlk olarak kaygı ve korku ile olan anlaşmamızdan tövbe ederek başlayabiliriz. Bunu yaptıktan sonra, bu korku ruhunun bizi terk etmesini buyurabiliriz. Böylelikle yaşamlarımızda bir yetkisi kalmayacaktır. Ardından korku ve kaygının bulaştığı her alanı doldurması için Tanrı’nın mükemmel sevgisini çağırabiliriz.

Korkunun tekrar geri dönmeye çalıştığına dair işaretleri fark etmek için uyanık olmalıyız. Uzun zamandır bizim bir parçamız olduğundan, korkuyu tekrar içeri almak kolaydır. Lakin üstün dayanma ve Tanrı’nın gücüyle yürüme yetkiniz olduğunu bilin. Korkuların girişine izin veren bu zayıf alanlarda imanınızı geliştirerek, sürekli Tanrı sözünün gerçeğinde kalın. Tanrı’dan iyi bir Baba olarak Kendisini size göstermesini isteyin. Seni asla terk etmeyeceğini ve seni asla bırakmayacağını aklınızda tutun. Zihninizi O’nda tutarsanız, O sizi tam bir esenlik içinde tutacaktır. (Yeşaya 26: 3)

Kurumsal Değerler ve Takım Çalışması

Uyumsuz Değerlerin Hikâyesi
Yaklaşırken yüzündeki hüsran ve endişeyi görebiliyordum. Liderlik takımının birkaç üyesiyle zor zamanlar geçiriyordu ve ben bu takımdaki çatışmayı çözmeye yardım etmek için oradaydım. Şirket değerlerini şimdiye kadar tanımlamamış olduklarından, bu noktadan başlamalıydık.

Beni karşıladıktan sonra, teşekkür ettim ve değerler konusunu tanımlayıp çözmeye çalışacağımıza dair güvence verdim. Önce bireylerin kişisel değerlerini, ardından kilit kurumsal değerleri belirleyen basit bir süreçten yararlandık. Değerlerin kısa bir açıklamasından sonra, ekibin çalışmasıyla ilgili mümkün olduğunca çok sayıda yeni düşünceler geliştirdik ve bunları büyük posterlere yazdık. Her takım üyesi bu listeden kendi ilk beşini not etti. Daha sonra, her takım üyesine farklı renkte kalemler verildi ve hepsinden belirledikleri ilk beş değeri bu postere işaretlemeleri istendi. Farklı renklerdeki işaretlerden, yedi ya da sekiz değerin şirket listesinde yükseldiğini görebiliyorduk. Ayrıca birkaç noktaya ait rengin az kişi tarafından işaretlendiğini de fark ettik; yirmi kişinin içinden sadece bir ya da iki kişi bu değerlere sahipti. Bunlar kötü değerler değildi; sadece farklı öneme sahiplerdi.

Uyumlu Değerlerin Önemi
Aubrey Malphurs’a göre, şirket değerlerinde %70 veya daha fazla örtüşmeye sahip takım etkili bir takımdır. Yüzde yetmişten daha azı, örtüşmeyen değerler olmaları nedeniyle takım etkinliğinin zarar göreceği bir noktayı beraberinde getirir. Uyum yüzdesi azaldıkça, takım üyeleri arasındaki çatışmalar da artar.

Hikaye’nin Devamı
Renkli işaretler kullanmak, kişileri tanımlamaksızın yanlış hizalamayı görmemize olanak sağladı. Aradan sonra, panoda yalnız değerlere sahip olanlardan biri benimle konuştu. Ekiple sürekli hayal kırıklığına uğradığını, çünkü onun takım çalışmalarına olan bakış açısının önemini ekibin görmesini sağlayamadığını söyledi. Takımdaki varlığının kendisi ve takım için gereksiz bir çatışma yarattığını fark etmişti. Tanımlanmış kurumsal değerleri bilmek hayatında neye daha fazla değer verdiğini tanımlamasına yardım etti. Takımın çoğunluğu için iş o kadar da değerli değildi ve onların değer verdiği şeyler de onun için önemli değildi. Şirket değerlerini belirledikten sonra, hayatında en çok değer verdiği çalışmanın, birçoğu tarafından değerlendirilmediğini gördü. Ve bu onların değer verdikleri şeylerin de onun için önemli olmadığını görmesine yardımcı oldu. Bu yüzden kendini takımdan çıkarması gerektiğine karar verdi. Bu kolay bir karar değildi, çünkü birçok takım üyesiyle arkadaştı. Ama kendi değerleriyle daha uyumlu bir iş yeri bulabilmek için organizasyondan ayrılmasının daha iyi olacağını hissetti.

Takım lideri de mola sırasında benimle konuştu. Herkesin posterin üzerinde kendi değerini işaret etmesini izlemişti. Ve takımda sorunlu olanlarla, şirket değerlerine uyumlu olanları belirlemişti. Alıştırmanın takımındaki değer yanlışlığını bu kadar çabuk bir şekilde ortaya çıkarmasına şaşırmıştı. Aylar sonra, liderle konuştuğumuzda ekip ayrılan kadını özlüyordu, ancak onun takımı, o olmadan çok daha verimli çalışıyordu.

Değerlerinizi Tanımlamak
Değerlerinizi tanımlamak ve sınıflandırmak. Düşüncelerinizi, duygularınızı ve davranışlarınızı anlamak için size bir çerçeve sunar. Değerlerinizi tanımlamanın basit bir yolu, sizin için önemli olan tüm ilkeleri listelemektir. Daha sonra bunları tanımlayabilir ve önceliklendirebilirsiniz. Değerleri belirlemedeki bir başka süreç, sizi rahatsız edenlerin veya öfkelendirenlerin ne olduğunun farkına varmaktır. Sizi rahatsız eden şeyler, değer sisteminizle çatışıyor olabilir. Değerlerinizi bildiğiniz zaman, işinizin kişisel ilkelerinizle nasıl hizalandığına daha fazla odaklanabileceksiniz.

Düşündüren Sorular:

  1. İlk beş değeriniz nelerdir? En önemlisi hangisidir?
  2. Değerleriniz ailenizin, arkadaşlarınızın ve iş arkadaşlarınızın değerleri ile ne kadar uyumludur?
  3. Başkalarının değerlerini tanımlamasına nasıl yardımcı olabilirsiniz?
  4. Tanrı, değerleriniz hakkında size ne söylüyor?

Dr. Kim Jessie, DMin

Ben Kimim? Sen Kimsin?

Ailemizin dördüncü üyesinin aramızda olmadığını fark ettiğimizde, üçümüz mutfak masasının etrafında oturmuş, ibadet deneyimimizle ilgili gülerek konuşuyor ve düşüncelerimizi paylaşıyorduk. Eve vardığımızda, koridordan sessizce yatak odasına geçtiğinde çabucak üstünü değiştirip çıkacak sandık. Dakikalar geçtikçe, aramıza katılmak üzere mutfağa dönmediğini fark ettik. Bir anlık gecikme olacağını düşünüyorduk. Ama bir saattir yoktu. Bize kızgın mıydı? Bir sorun mu vardı? Neler olduğunu öğrenmek için odasına gittim.

Tanrı Bizi Eşsiz Yarattı
Mezmur 139:13’de Davut şöyle diyor, “İç varlığımı sen yarattın, Annemin rahminde beni sen ördün.” Tanrı içimizi ve dışımızı bilmesine rağmen, O’nun bizi kim olmamız ve ne yapmamız için yarattığını keşfedecek bir yaşam süresine ihtiyacımız var. Ne yazık ki, O’nun bizi yaratışının en üst notasındaki güzelliğini keşfetmek için kendimize zaman ayırmıyoruz. Kim olduğumuzu anlayamadığımızdan, başkalarının kim olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Bizim gibi olmayan insanların bizimle çatıştığını varsayıyoruz. Tıpkı üçümüzün, ailemizin dördüncü üyesinin öfkeli ya da hayatında yanlış giden bir şeyler olduğunu varsaydığımız gibi. Keşfettiğimiz şey, Tanrı’nın onu farklılıklarıyla birlikte yarattığıydı.

Kişilik Değerlendirmeleri Yardımı
Tanrı’nın sizi nelerle birlikte yarattığına dair bir bakış açısı kazanmanın bir yolu da kişilik değerlendirmesi yapmaktır. Bu değerlendirmeler kendimiz için olan temel özellikleri tanımlar ve bazılarıysa varlığımızın hiç bilmediğimiz parçalarını ortaya çıkarabilir. En büyük fayda ise, bizden farklı olan insanlar olduğunun farkına varmamızdır. Onların farklılıkları, Tanrı’nın insanlığı yaratışındaki güzelliğin bir parçasıdır.

Meyers-Briggs ve Keirsey Ölçümü
Meyers-Briggs ve Keirsey ölçümü iki paralel değerlendirmedir. Her ikisi de kişiliklerimizin dört farklı yönünü kategorize etmek için aynı göstergeleri kullanır. Bu dört yön şunlardan oluşur: İçe dönük / Dışa dönük, Duyarlı / Sezgili, Düşünme / Hissetme ve Yargılama / Anlama. İçe dönük / Dışa dönük, insanların nasıl motive olduğunu tanımlar. İçe dönükler yalnız olmakla motive olurlar, ancak dışa dönükler insanlarla birlikte olmak suretiyle motivasyon sağlarlar. Duyarlı / Sezgili, insanların bilgileri nasıl sınıflandırdığını belirler. Sezgili bireyler ilişkileri ve içgüdülerini tercih ederken, duyarlı bireyler gerçekleri ve detayları tercih ederler. Düşünme /Hissetme kategorisi, insanların kararları nasıl verdiğini belirler. Düşünürler, gerçeklere ve mantıksal sonuçlara dair kararlar alırlar; ancak Hissedenlerin kararları duygularına ve diğer insanların tepkilerine dayanır. Yargılama / Anlama, insanların günlük hayatlarını nasıl yaşadıklarına odaklanır. Yargılayıcı insanlar dünyalarının organize ve düzenli olmasını severler. Anlayışlılar esnekliği ve açık uçlu süreçleri tercih ederler.

Farklılık Güzeldir
Genelde insanlar %100 tek bir sınıfta değildir. Bir tarafın daha ağır bastığı iki farklı sınıfın karışımıdır. Tanrı, insanları güzel bir çeşitlilikle yarattı. Ne yazık ki, birilerinin eylemlerini sırf bizden farklı oldukları için kolaylıkla yanlış anlayabiliyoruz. Kızım odasına girdiğimde, yatağında sessizce oturuyordu. Ona iyi olup olmadığını sordum ve sadece dinlenmek için biraz zamana ihtiyacı olduğunu söyledi. Konuştuğumuz gibi, Tanrı’nın onu, ailemizin diğer üyelerine göre nasıl farklı yarattığının güzelliğini keşfettim. Kilisede saatlerce vakit geçirdikten sonra tamamen motive olmuş olan mutfak masasındaki üç dışa dönükten farklı olarak, kızım tüm enerjisini bu kadar çok insanın etrafında olmasıyla harcayan tam bir içe dönüktü. Bize kızmıyordu. Hiçbir şeyden rahatsız da değildi. Sadece geri kalanımıza katılmadan önce kişisel enerjisini doldurmak için zamana ihtiyacı vardı.

Başkalarını bizden farklı oldukları için ne kadar sıklıkla yargılıyoruz? Açık ve dürüst konuşmalar yaparak başkalarıyla vakit geçirmek, bize o kişinin Tanrı tarafından kim olmak üzere yaratıldığını keşfedecek fırsatı verir. Bu konuşmalar, bizim kim olmak için yaratıldığımızı da keşfetmemize yardımcı olurlar.

Düşündüren Sorular:

  1. Yukarıdaki temel bilgilerden kendi kişiliğiniz hakkında hangi ipuçlarını edindiniz?
  2. Kişilik farklılıklarından ötürü hangi çatışmalar ortaya çıkmıştır?
  3. Hayatınızda yer eden önemli kişilerde hangi farklı kişilik tiplerini tanımlayabilirsiniz?
  4. Kişiliğiniz ve başkalarıyla kurduğunuz iletişim ile ilgili Tanrı size ne anlatıyor?

Keirsey Değerlendirmesi hakkında daha fazla bilgi ve ücretsiz kişilik değerlendirmesi için www.Keirsey.com adresine bakabilirsiniz. Değerlendirmeyi takiben temel bilgiler ve ek bilgileri doğrudan web sitesi üzerinden satın alabilirsiniz. David Keirsey tarafından yazılan “Lütfen Beni Anla” adlı kitap, Tanrı’nın sizi kim olmanız için yarattığını anlamak konusunda iyi bir kaynak sağlar.

Dr. Kim Jessie, DMin