Tanrı’nın İsimleri

 

  1. Yehova Elohe Yeşuati: Kurtuluşumun TANRI’sı RAB: Ya RAB, beni kurtaran Tanrı, Gece gündüz sana yakarıyorum. Mezmur 88:1

 

  1. Yehova Elohe İsrael: İsrail’in TANRI’sı RAB: Öncesizlikten sonsuza dek, Övgüler olsun İsrail’in Tanrısı RAB’be! Amin! Amin! Mezmur 41:13

 

  1. Elohim: TANRI: Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yaratılış 1:1

 

  1. Elohim Başamayim: Göklerde bulunan TANRI: Bunları duyduğumuzda korkudan dizlerimizin bağı çözüldü. Sizin korkunuzdan kimsede derman kalmadı. Çünkü Tanrınız RAB hem yukarıda göklerde, hem de aşağıda yeryüzünde Tanrı’dır. Yeşu 2:11

 

  1. El Bethel: Tanrı Evinin TANRI’sı RAB: Bir sunak yaparak oraya El-Beytel adını verdi. Çünkü ağabeyinden kaçarken Tanrı orada kendisine görünmüştü. Yaratılış 35:7

 

  1. Elohe Çaseddi: Bana Merhamet eden TANRI: Tanrım sevgisiyle karşılar beni, Bana düşmanlarımın yıkımını gösterir. Mezmur 59:10

 

  1. Elohe İsrael: İsrail’in TANRI’sı TANRI: Orada bir sunak kurarak El-Elohe-İsrail adını verdi. Yaratılış 33:20

 

  1. El Elyon: En Yüce Olan Tanrı: Ama onlar yüce Tanrı’yı denediler, O’na başkaldırdılar, Koşullarına uymadılar. Mezmurlar 78:56, Yaratılış 14:18, Daniel 3:26

 

  1. El Emuna: Sadık TANRI: Tanrınız RAB’bin Tanrı olduğunu bilin. O güvenilir Tanrı’dır. Kendisini sevenlerin, buyruklarına uyanların bininci kuşağına kadar antlaşmasına bağlı kalır. Yasa’nın Tekrarı 7:9

 

  1. El Gibbor: Her şeye gücü yeten TANRI: Çünkü bize bir çocuk doğacak, Bize bir oğul verilecek. Yönetim onun omuzlarında olacak. Onun adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba, Esenlik Önderi olacak. Yeşaya 9:6

 

 

Duaya Mı İhtiyacınız Var?

Buraya Tıklayın

Endişelerle Başa Çıkmak

 

Dua bazı insanların hayatlarında işe yaramaz; bunun nedenini keşfetmek kolaydır. Onların etmesi gereken duayı sizin yapmanızı ve beklenen zaferi sizin sağlamanızı beklerler – onlar ise bu sırada endişelerine de tutunmak isterler.

Filipililer 4. Bölümdeki ayeti hatırlıyor musunuz? Tekrar birlikte bakalım. Burada bir buyruk söz konusudur. “Dua konusunda buyruk da nereden çıktı” diyebilirsiniz, “Tanrı’nın buyruklarından emin değil misin?”

 

FİLİPİLİLER 4:6

HIÇ KAYGILANMAYIN; HER KONUDAKI DILEKLERINIZI, TANRI’YA DUA EDIP YALVARARAK ŞÜKRANLA BILDIRIN.

 

Bu sözleri gündelik dilde ifade edecek olsak, belki “hiçbir şeyi kafaya takmayın” ya da “üzülmeyin” derdik.

Bu buyruğun dua hakkında olduğuna dikkat edin. Rab’bin bizden yapmamızı istediği ilk şey nedir? Endişelerini denetim altına al. Bu ilk buyruktur. Ve Rab’bin benim hayatımda uğraştığı ilk şey de buydu. O zamanlarda Kutsal Kitap’ı şimdiki kadar iyi bilmiyordum ama Tanrı’nın Ruhu beni yönlendirdi ve Tanrı Sözü’nün doğru yoluna çıkardı.

Öyleyse öncelikle bunu yapın. Sonra dua edin.

Ayetin ikinci kısmını uygulamak da oldukça kolaydır. (“…her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin.”) ama ikinci buyruk ilkini uygulamaksızın işe yaramaz (“Hiç kaygılanmayın”).

Anlıyor musunuz? Rab’bin ilk söylediği şey “Hiçbir konuda endişelenmeyin ve kaygı çekmeyin.” Bu ilk adımı atın.

İnsanlara Tanrı Sözü’nü verdiğinizde bazıları sizi katı bir yüreğe sahip olmakla suçlar. Ancak yardım etmek istemek katı yürekli olmak demek değildir.

Bir keresinde Teksas’ın güneyinde bir toplantı düzenliyordum ve Full Gospel Kilisesi’nin vaizi, benimle bağlantıya geçti ve onunla görüşmemi istedi. Çok sıkıntı yaşamaktaydı. Onu tanıyordum bu nedenle onunla görüşebileceğimi söyledim.

Böylece kaldığım yere geldi ve sorunlarını anlattı. Bütün yaşadıklarının üstüne bir de hakkında açılmış bir dava ile uğraşıyordu ve avukatlara çok fazla para harcaması gerekecekti. Sıkıntılar üst üste geliyordu. Oldukça tedirgindi, günlerdir ağzına lokma koymamıştı. Kaygılarla, endişelerle, sıkıntılarla dolu olduğundan dolayı midesi bulanıyordu ve mide bulantısını tutamıyordu. Geceleri uyuyamıyordu. Yüzüne yansıyan tüm bu sıkıntılarla endişe doluydu.

Tüm sıkıntıları düzelsin diye benden iman duası etmemi istedi.

 

Dua etmeye başlamadan önce onun endişeleri üzerinde biraz konuşmamız gerektiğini fark ettim, böylece onunla konuşmaya başladım. Sizinle paylaştığım ayetleri onunla da paylaştım; içinde bulunduğu sorunları Rab’bin huzuruna götürmeden önce tüm kaygılarını, endişelerini, yüklerini ve dertlerini Rab’be yüklemesi için onu teşvik ettim.

Şöyle sordu, “Rab beni neden işitmiyor? Hiç aralıksız dua ettim. Bildiğim her şeyi uyguladım ama hiçbir çare bulamadım.” Bunun sebebi endişe ve korkularla dolu olmasıydı.

Kutsal Kitap’ın bu konuda neler söylediğini anlattım ve bu Ruh’la dolu, yeniden doğuşa sahip, bilinmeyen dillerle konuşan, Kutsal Kitap imanlısı, tanrısal şifaya inanan, mucizelere inanan Full Gospel vaizi bana şöyle söyledi, “Herkeste senin kadar iman yok.”

“Sevgili Kardeşim” dedim, “Bunun imanla bir ilgisi yok. Sende de bende de aynı Kutsal Kitap var. Kendi yapmadığım bir şeyi uygulamanı istemiyorum senden. Sorununu büyütmek istemiyorum ama karşılaştığım birkaç sorunu anlatayım…” Hepsini ona anlattım – ve aslında onun yaşadıklarından çok daha kötüydü.”

Yumuşamaya başladı. Bana “Ne yaptın?” diye sordu (Kendisinden en az on kat daha kötü bir durumu yaşamış olduğumu gördü).

“Hiç yemek yememezlik yapmadım” dedim, “Hiç uykumdan vazgeçmedim. Ne yaptım biliyor musun…” Bu sözlerle Kutsal Kitap’tan ona ayetler okudum.

“Yatağımın kenarında yere uzanıp bu ayetleri Rab’be okudum” dedim, “Rab burada, ‘Hiçbir şey için kaygı çekmeyin’ dedin, bu nedenle kaygılanmayacağım. Sen benden ne istediysen onu yapacağım. Sen ‘her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin’ dedin. Böylece bu sorunu sana kaldırıyorum. Dualarımı yanıtladığın için teşekkür ediyorum ve uymaya gidiyorum. Şimdi her şey senin ellerindedir. Ben uyurken sen çalışacaksın.’”

Vaiz, “Bu kadarcık mı” diye sordu.

“Hayır” dedim, “O kadar kolay olmadı. Önceleri gecenin bir yarısı uyanır ve o sorunun acısını üzerimde taşırdım. Düşünceler beni içine çekerdi. Sonra bir daha uykuya dalamazdım ve yatağımdan kalkıp dizlerimin üstüne çöküp Kutsal Kitap’ımı açar hem kendim için hem de Rab için okurdum.”

“Şöyle derdim, ‘İşte Rab, burada yazmışsın. Ellerine teslim ettiğim bu sorunu geri almayacağım. İblis tekrar alayım diye uğraşıyor. Bununla ilgili aklıma düşünceler soktu ama ben sana teslim ettiğim için bu sorun artık senindir. Sen kendi işini yapacaksın. Ben uyumaya gidiyorum.”

Vaize şöyle söyledim, “Birkaç gün böyle sorunlar yaşadım ama her seferinde Tanrı’nın ellerine teslim ettim, dinlendim ve Tanrı benim için yaptı.”

Sonra vaiz şunu sordu, (bu vaizin Kutsal Kitap’ı iyi bildiğini sanıyorsunuz değil mi) “Senin için oldu, peki benim için de olur mu acaba?”

“Elbette bunlar senin için de işe yarayacaktır” dedim.

 

“Tamam” dedi, “Öyleyse ben de yapacağım.”

“Sana katılıyorum. Eve git ve yap” dedim.

 

Onu daha sonra gördüğümde, “Hayır yapamıyordum” dedi. “Uyuyamıyordum ama yataktan üç kez kalktım ve bana verdiğin ayetleri okudum – bu ayetlerin Kutsal Kitap’ta olduğunu biliyorum ama hiç hayatımda uygulamamıştım ve şöyle dedim, ‘Rab bu sözler senin sözlerin, verdiğin vaatleri sana hatırlatıyorum.’ Sonra uykuya dalabildim.”

“Sonraki akşam” dedi, “Biraz daha kolay oldu. Üçüncü gece daha da sakinleşti ve bundan sonra yemek yiyebildim, uyuyabildim ve mide bulantım geçti. Bundan on gün kadar sonra dava için aradılar ve davadan çekildiklerini söylediler. Her şey yolundaydı. Şöyle düşündüm, Sevgili Tanrım! Bu davadan dolayı neredeyse ölüyordum ama senin ellerine teslim eder etmez Sen birkaç gün içerisinde her şeyi yoluna koydun.Halleluya!”

Yüksek sesle söyleyin: “Tanrı bizim yüklerimizi taşıyandır.”

Şimdi kişiselleştirin: “Tanrı benimyüklerimi taşıyandır. Benimle ilgili her şeyi bilir. Yükümü taşır. Her şeyi O’na teslim ederim. Halleluya!”

Birkaç yıl önce Kutsal Kitap eğitim merkezimiz için aynı anda dört bina inşaatı yürütüyorduk. Bu oldukça fazla para akışı demektir. Mali zorluk yaşıyorduk. Böyle bir şey olduğunda kaygılanmak için yeteri kadar gerekçeniz vardır. Bazı insanlar böyle bir durumda kaygılanabilir ama ben kaygılanmayı reddettim.

Bir kilise önderi dostum, eşi ile birlikte ziyaret gelmişti. Onları inşaat alanında gezdiriyorduk ve binaları gösteriyorduk, bana şöyle dedi, “Sevgili Kardeşim! Çok ağırbir yük altında olmalısın!”

“Hayır” dedim. “Hiçbir yük taşımıyorum. Kaygılardan, yüklerden, endişelerden, dertlerden ve ağırlıklardan özgürüm, halleluya!”

O zamanda yaşadığımız sıkıntıyı ona anlatmamıştım, hiçbir sorun imasında bile bulunmamıştım. Neden mi? Çünkü her şeyi Rab’be teslim etmiştim, her şey Rab’bin ellerindeydi ve Rab bu konu üzerinde çalışıyordu.

Ama kilise önderine şunu söylemiştim, “Konu hakkındaki gerçeği özetlemek gerekirse, bu inşaatı durdursak bile hiç rahatsız olmam; zaten baştan istememiştim. Okul inşa etmek istemiyordum. Ben alan çalışmasını seviyorum, bir müjdeleme hizmetinden diğer bir müjdeleme hizmetine, bir seminerden diğer seminere… Güzel bir zaman geçiriyordum ve Rab gelip beni durdurdu. Eğitim merkezi inşa etmek gibi bir fikir hiç aklımda yoktu. Hiç istemiyordum. Ama Rab ‘Yapacaksın’ dedi.

“Rab’be ne dediğimi kelimesi kelimesine söyleyeceğim. O’nunla çok açık bir şekilde konuştum. Tanrı’yla “dindar” kelimelerin arkasına gizlenip konuşmam. O yüreğimizi zaten bilir. O’nunla normal bir şekilde konuşurum çünkü O benim Babam’dır.

“Rab bu okulu inşa etmek istemiyorum” dedim. “Ne planlarım arasındaydı ne de böyle bir fikrim vardı. İstemedim ve hala istemiyorum ama Sen yapmamı söyledin. Bizden istediğin şeyi yaptık ve tekrar sana vereceğim.

“Eğer yapamazsak bu beni hiç rahatsız etmeyecek – hiç utanmayacağım. Tamamen sana teslim ettim. Eğer bu iş başarılı olmazsa ne yapacağımı biliyorsun. Tüm Amerika Birleşik Devletleri’ni dolaşıp Seni anlatacağım ve bu inşaatı bitirecek kadar büyük olmadığını söyleyeceğim.

“İşte böyle. Hiç yemek yememezlik yapmayacağım; uykumdan bir an kaçırmayacağım.”

Kilise önderine şöyle söyledim, “Rab çalışırken her gece o kadar iyi uyudum ki ve o kadar iyi yemek yedim ki! Rab bir şekilde işleri yoluna koydu! Bunu görebiliyorsunuz!”

Kaynak: Kenneth E. Hagin 

 

Duaya Mı İhtiyacınız Var?

Buraya Tıklayın

Kaygılanamayacak Kadar Hissiz Olmak

 

İmanla yürüdüğünüzde – yani Kutsal Kitap’ın sözlerini uyguladığınızda – insanlara garip gelirsiniz, hatta kilisedekilere bile. Kaygılanmadığınız için sizde bir şeylerin yanlış olduğunu düşünürler.

İyileştikten sonra hastalara dua etmeye başladım. İnsanlara yağ sürüp dua ediyordum. Baptist inanışına pek uygun değildi bu.

Her ne kadar bana teklifte bulunmuş olmalarına rağmen hiçbir zaman resmi olarak atanmış bir Baptist vaiz olmadım. Yerel kilisede atanabilirsiniz. Aslında kilisemin önderi şöyle söylemişti, “Seni şu şartla atayacağız Kenneth: bu şifa konuşmalarını birazcık azaltabilirsen iyi olur. Dua hakkında, iman hakkında öğret istersen, ama şifa konularını birazcık azalt.”

Ben de, “Şifa konularında daha çok öğretmeyi düşünüyordum” dedim.

O günlerde herkese açık ortamlarda insanlara dua etmiyordum. Halka açık olarak vaaz veriyordum ama insanlara özel olarak dua ediyordum ve herkese açık ortamlardan dua etmeyi planlıyordum. Bu nedenle ona, “Şifa konularında daha çok öğretmeyi düşünüyordum” demiştim.

Hiç unutmam. Kilise önderine bunu söyledikten sonra bana şu yanıtı verdi, “O zaman boş ver. Unut gitsin” dedi ve yürüyüp gitti. Onu bir daha hiç görmedim. Sonra elbette Kutsal Ruh’un vaftizini aldıktan ve bilinmeyen dillerde konuşmaya başladıktan sonra yapmam gerekenleri yaptım.

Full Gospel çevresiyle bağlantım oluştu. Kutsal Ruh vaftizine inanıyorlardı – bilinmeyen dillerde konuşuyorlardı – ve kanatlanıp uçtuklarına da emindim. Kanat açmadıklarını sadece omuzlarının kabarık durduğunu fark etmek biraz zamanımı aldı!

Bir Full Gospel kilisesinde önderliğe başladım ve bu çevreye yeni olduğum için kiliseye kilisenin önderi dışında kimsenin çobanlık yapmadığını bilmiyordum. “Sıkıntılı” bir kiliseydi ama Tanrı yapmamı söyledi. Sanırım Tanrı benim hemen itaat edeceğimi biliyordu.

O günlerde kilise önderleri, her ayın ilk Pazartesi günü bir paydaşlık-sohbet toplantısı için bir araya geliyordu. Ben de gidiyordum ve sırayla tüm kilise önderleri ile sohbet ediyordum. Bana, “Mücadele nasıl gidiyor?” diye sorarlardı.

Yanlarından geçerken, “İlgilenmiyorum” derdim. Öylece durup bana göz kırparlardı. Kendi aralarında şöyle konuşurlardı, “Hislerini tamamen aldırmış!”

Komşum olan kilise önderleri vardı, benim hakkımda onlara şöyle demiş, “Kilisesi ile ne kadar yakından ilgilendiğini biliyorum. Üstelik tüm o bölgedeki en zor kilise onun kilisesi. Bir sürü sorunla uğraşıyor.” (Bu kişi benim kilisemdeki sorunları benden daha iyi biliyordu!)

Pazar sabahları kilisede vaaz veriyordum ve kendi benliğime göre hareket etme ayartısıyla karşılaşıyordum. Öncelikle kilisenin görevliler gurubu ile başlayıp, her birini tek tek haşlayıp kilisenin duvarına asma arzum vardı. Sonra Pazar okulu yöneticisine ve öğretmenlerine bulaşıp, onları da haşlayıp, tuzlayıp kilisenin öteki duvarına asma ayartısıyla karşılaşıyordum.

Ama bu tür bir ayartıyla karşılaştığımda 1. Korintliler 13. bölümü açar ve sevgi üzerine vaaz ederdim ya da Vahiy 21 ve 22’den Cennet hakkında vaaz ederdim.

O kilisede önderlik yaptığım ilk yıl zamanımın çoğunu sevgi ve cennet üzerinde konuşarak geçirdim! Sevgi ve cennet üzerinde vaaz etmenin sonuçlarına inanamazsınız. İnsanların birbirlerini sevmesini ve yüzlerini cennete çevirmesini sağlayabilirseniz her şey o kadar çabuk düzelir ki!

Dua ettim, “Rab, biliyorum, bir şey söylemek lazım ama ne söylemek gerektiğini bilmiyorum. Ve bir şey yapılması gerektiğini biliyorum ama ne yapmak gerektiğini bilmiyorum. Kilise önderliğinde çok yeniyim. Doğru olanı yapmak istiyorum. Tanrı’nın Sözü’nü öğreteceğim. Herkese eşit davranacağım. Hastaları ziyaret edeceğim – ve her şeyi sana bırakacağım çünkü bu beni kaygılandırıyor ve sen tüm kaygılarımızı sana yüklememiz gerektiğini söyledin.”

Her şeyi Tanrı’ya teslim ettiğimde şaşılası şeyler oldu. Sürekli devam eden bir uyanış gerçekleşti! Yani her hafta! Her Pazar birileri iman ediyordu, Kutsal Ruh’la vaftiz oluyor ve şifa buluyorlardı. Tanrı bizi o kadar çok bereketlediği ki, o kiliseden ayrılırken kırk kişi vaiz olmak için başvurmuştu. (Ben göreve başladığımda ise hiç kimse bu görevleri almıyordu.)

Yaptığım özel bir şey yoktu; sadece kaygılarımı Tanrı’ya teslim ettim. Ama bu görevlerimi yerine getirmedim anlamına gelmiyor. Çalıştım, vaazlara hazırlandım vb. ama kaygılanma kısmını – endişelenmeyi – Rab’be teslim ettim. Kaygıyı taşımadım.

Kilise binasının hemen yanında vaiz için bir lojman vardı ve bazen insanlar uğrayıp burada benimle görüşüyorlardı. Onlara yanıtım aynıydı, “Ben hiçbir konuda kaygılanmayacağım. Size gerçeği söylüyorum: Eğer bir gece kilisede yangın çıksa ve bina tamamen kül olsa bile, beni uyandırmayın. Bırakın yansın. Yerine daha büyük bir kilise inşa ederiz.”

“Eğer kilise görevlileri kavgaya tutuşursa bana gelip beni rahatsız etmeyin. Bırakın kavgalarını etsinler. Onlar bitirdikten sonra onlarla birlikte dua edip aralarını düzelteceğim. Bunlar yüzünden uykumdan mahrum olmayacağım. Bunlar yüzünden yemek yemekten mahrum kalmayacağım. (Rab yönlendirdiğinde oruç tutuyordum.) Her şeyi Rab’be bıraktım.”

Eğer kaygılarınızı ve yüklerinizi Rab’be bırakmazsanız, gün gelir tüm dualarınız ve kilisenizin, radyonuzun, Televizyon hizmetlerinin ve herkesin sizin için ettiği dualar sonuç vermez. Herkes ilerlerken, siz o kaygıları tuttuğunuz sürece başladığınız yerde kalacaksınız. Hepsini Rab’be vermelisiniz.

Benimle alay eden tüm kilise önderleri sonunda bana geldi ve, “Bize yardım et” dedi, “Biz bir yanıt bulamıyoruz. Eşlerimiz sinir krizi geçirdi. Ama senin eşin böyle bir şey yaşamadı. Hizmetten emekli olmak ya da bir, iki yıl ara verip dinlenmek zorunda kaldık. Ama sen hiç durmadan devam ediyorsun.”

Otuz dokuz yaşında bir kişinin fiziksel bir rahatsızlığı vardı. Eşi ona şöyle söylemişti, “Bari benim için ve kızın için doktora görün ve neyin var öğren.” (O günlerde Pentekostçu vaizler hastalanınca sadece ve sadece Tanrı’ya güvenmeyi, doktora gitmemeyi öğretiyorlardı.)

Böylece doktora gitti. Doktor onu muayene ettikten sonra şöyle dedi, “Sende hastalık ya da mikrop olarak hiçbir şey yok ama kendini çok hırpalamışsın. Sadece otuz dokuz yaşındasın ama doksan yaşında bir adamın bedenine sahipsin.” (Sevgili dostlarım, doksan yaşında bir kişinin pek bir ömrü kalmamıştır!)

“Kendine ne yaptığını sana şöyle tarif edeyim” diyerek sözlerine devam etti Doktor, “Kilisedeki herkesin yükünü – tüm ağırlıklarını, tüm kaygılarını – üzerine almışsın. Yemek yemek yerine bu yükleri ve kaygıları yemişsin. Uyku vakti bunlarla yatmışsın. Bunlarla konuşmuşsun. Bunları her yere taşımışsın.”

“Evet, tam tarif ettiğiniz gibi yaptım” dedi.

“O zaman” dedi Doktor, “Hizmeti bırakıp dinlenmeye çekilirsen, birkaç yıl daha yaşayabilirsin.”

Rab’be şükrolsun ki bu kişi ile bir buluşma ayarlayabildim, Tanrı’ya nasıl güvenebileceğini öğrettim ve iyileşmesine yardımcı oldum. Yıllar sonra bir dergide onun kilise önderliği yaptığını ve yetmiş beş yaşında emekli olduğunu okudum. Rab’be hamdolsun! Doktor artık yaşamayacağını söylediğinde otuz dokuz yaşındaydı.

Rab’bin gücünde yaşamayı ve dertlerimi O’na bırakmayı öğrendi.

 

 Kutsal Kitap şöyle der, “Bütün kaygınızı[tüm endişelerinizi, tüm dertlerinizi, tüm sıkıntılarınızı bir kez ve tamamen]onun üzerine yükleyin, çünkü o sizi kayırır” ve sizinle özenle ilgilenir.

 

Rab’be verdiğinizde artık o şey sizin elinizde değildir. Tanrı’nın ellerindedir. Ve şöyle diyebilirsiniz, “Kaygım yok.” Doğal gözlerinizle baktığınızda herhangi bir değişiklik görmeseniz bile kaygı sizin üzerinizde değildir. Çünkü o ağırlığı artık siz taşımıyorsunuz. İsa taşıyor.

Eskiden şöyle bir ilahi söylerdik, “Yükünü Rab’be götür ve orada bırak.” Pek çok insanın hatası şudur, sunağa gelirler ya da nerede dua ediyorlarsa oraya giderler, yüklerini Rab’be teslim ederler, ve Rab’be anlatırlar – sonra duayı bitirip kalkarlarken Rab’be teslim ettikleri yüklerini tekrar alırlar!

Bu yükleri 100 kiloluk çuvallar olarak düşünüyorum. Bu durumu insanların dualarını bitirdikten sonra çuvalları sırtlarına alıp evlerine götürmelerine benzetiyorum. Asla böyle bir şey yapmayın! Hayır! Orada bırakın! Ayetin söylediği gibi, “Bütün kaygınızı… BİR KEZ VE TAMAMEN O’na yükleyin.” (Elbette eğer kaygılarınızı O’na vermiyorsanız sizde bir gariplik var.)

Bir keresinde elimde anahtarla eve girmeye çalışıyordum, aynı anda kucağımda oğlum Ken vardı. Eşim ise henüz bir bebek olan Patsy’yi taşıyordu.

Eşim şöyle dedi, “Ne ben ne de çocuklar şimdi şuracıkta yere yığılsak umurunda olmayacak.”

Ben ise, “Bu konuda kaygılanmam için aklımı kaçırmış olmam gerekir, değil mi” dedim. (Çünkü Rab açık bir vaat verdi, “Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir?” Matta 6:27.) Bir konu ile derhal ilgilenirim ama kaygı duymam.

Eşim en sonunda kaygılanmamayı öğrendi. Bir keresinde bir vaizin eşine şöyle dediğini işittim, “En sonunda işe yaradığını keşfettim. Artık kaygılanmıyorum.” Oysa hayatımızın tam o döneminde yaşadığımız sorunlar ve ihtiyaçlar o kadar çoktu ki! Dizlerimize kadar sorunla ve ihtiyaçlarla boğuşuyorduk. Ama eşim kaygılanmıyordu çünkü tüm bu yükleri Rab’be bırakmayı öğrenmişti.

Biz de yapabiliriz – tüm kaygılarımızı Rab’be teslim edebiliriz – çünkü Rab böyle yapmamızı söyledi. Tanrı adil olmayan bir Tanrı değildir. Bize yapamayacağımız bir şey söylemez. Öyle olsaydı adil olmamış olurdu.

Kaynak: Kenneth E. Hagin 

 

 

Duaya Mı İhtiyacınız Var?

Buraya Tıklayın

Kaygılanma Günahı

 

Kurtulmakta zorlandığım tek günah kaygılanma günahıydı. (Bu ifade biraz aşırıya kaçmış bir ifade olabilir çünkü pek çok insan bu günahı hala işlemeye devam etmektedir ve yanlış olduğunu kabul etmemektedir.)

Yalan söyleme gibi bir sorunum zaten hiçbir zaman olmadı. İmana geldikten sonra da bir daha hiç yalan söylemedim. Bunun sonrasında da yalan konusunda hiç sorun yaşamadım. Ve diğer günahlar ile ilgili de bir sorun yaşamadım. En çok zorlandığım şey ise, işte bu kaygılanma meselesiydi.

Başımdan geçenleri belki biliyorsunuz. 22 Nisan 1933’te bir Cumartesi akşamı saat 8’e 20 kala Teksas’ın McKinney kentinde bulunan Kuzey Kolej Sokağı 405 no’lu dairenin güneye bakan odasında iman ettim.

Hiç normal bir çocukluk yaşamadım. Yatalak hastaydım. Tüm yaşamım boyunca Baptist Kilisesi’nin Pazar okuluna ve kiliseye devam ettim, böylece Kutsal Kitap okuma imkanım her zaman vardı. Sadece Kutsal Kitap okudum demek için sayfalarca Kutsal Kitap okuyordum ama okuduklarım benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Kutsal Kitap’ı anlamak için okumak gerektiğini hiç düşünmemiştim.

Ancak iman ettiğim günün ertesi sabahı ailemden bana Kutsal Kitap’ı uzatması istedim. Sadece kapağındaki “Kutsal Kitap” yazısına bakınca bile doldum. Sonra sayfaları çevirdim. İçindekiler kısmını okumakla bereketle doldum. Gerçekten iman ettiğinizde tüm Kutsal Kitap sizin için canlı ve yeni bir hal alır!

Yaz tatili Kutsal Kitap okulundayken Kutsal Kitap’ta bulunan Kitap adlarını müzik eşliğinde söylemeyi öğrenmiştik ve artık ezbere biliyorduk ama bizim için pek bir anlam ifade etmiyordu. Şimdi ise yeniden doğuşa kavuştuğum için Eski Antlaşma’da ve Yeni Antlaşma’da bulunan kitaplar benim için çok anlamlıydı. (Tanrı’ya hamdolsun, yeniden doğduğunda ve ruhundan kitapların adlarını söylediğinde anlamı büyüktür.) Sadece bölüm adlarını anmak bile beni bereketledi!

Doktorum yakın bir zaman önce beni uyarmıştı, “Seni her an kaybedebiliriz” demişti. O zaman ben de şöyle düşündüm, “Zamanım az kaldığı için Yeni Antlaşma’dan okumaya başlayacağım. Hızlı bir şekilde ilerleyeceğim ve almam gerekenleri alacağım.”

Matta kitabını açtım. Sonra dua ettim, “Rab, daha okumaya başlamadan önce bile sana söz veriyorum: Seninle bu anlaşmayı yapıyorum. Sözünde okuduğum hiçbir şeyden kuşku duymayacağım. Ve okuyup anladığım an, yazanları uygulamaya başlayacağım.”

Matta 6. bölüme kadar geldim ve 34. ayeti okudum, “O halde yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter.

Daha hafif olduğu için elimde rahat tutabileceğim bir kitaptı. Sayfanın alt kısmında bir dipnot vardı. Filipililer 4:6’ya referans veriyordu: “Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin.

Ayrıca 1. Petrus 5:7’ye referans veriyordu: “Bütün kaygılarınızı O’na yükleyin, çünkü O sizi kayırır.

Sonra dipnotun devamında şöyle bir yorum okudum, “Tanrı hiçbir şey için kaygı çekmenizi ya da endişe duymanızı istemiyor.”

Çok gençtim, on beş yaşındaydım (on altı yaşıma basmak üzereydim). O yaşta kaygılanmaktane mi diyorsunuz – küçüklüğümden beri kaygılanmayı öğrenerek yetişmiştim. Aslında tam bir “kaygı küpüydüm.” “Kaygı küpü” nedir bilir misiniz? Ben de tam olarak öyleydim.

Annem ve büyük annem kaygılanma konusundadünya şampiyonudurve ben de kaygılanmayı onlardan öğrenmiştim.

Beni yatağa bağlayan o hastalığa tutulduğumda iki doktorum vardı. Sonra bu sayı beşe çıkacaktı. Hastalığımın detayları hakkında bana pek bir bilgi vermediler. Her kim böyle bir durumda kalsa, bütün gün öylece yatağında uzanıp dünyadaki bütün hastalıkların kendisinde olduğunu düşünebilir. Ve elbette yarını düşünür çünkü yarın hayatta olup olmayacağını bile bilemez!

Bense Tanrı’ya şöyle söz verdim, “Kutsal Sözlerini okuduğumda Sözünden ne anladıysam anladığımı uygulayacağım.” Böylece Kutsal Kitap bana ışık, sevinç ve bereket oldu. Ama Matta’yı okumakta ilerledikçe karanlığa kapıldım, sevinç yoktu, bereket yoktu, gerçek yoktu. O zaman bir değerlendirme yapmak üzere okumayı bıraktım. Kendi kendime, “Bende ne sorun var?” diye sordum.

Sürekli Matta 6 aklıma gelmeye başladı. Ruhumda şöyle işittim, “Okuyup anladığın şeyleri uygulayacağını söylemiştin.”

“Sevgili Rabbim” dedim, “Matta 6’da anlatıldığı gibi yaşamaya çalışsak kimse başaramaz. Ben kaygılanmadan yaşayamam. Kaygı, elim ve ayağım gibi benim bir parçam olmuş!”

Okumaya devam ettim ama hiçbir şey anlamıyordum. 23 Nisan 1933’tü ve 4 Temmuz 1933’te Matta 6. bölümü bitirebildim.

Eğer ruhunuzda bir sevinç ve heyecan duymuyorsanız Kutsal Kitap’ı okumanın anlamı yoktur. Işıkta yürümeyi bıraktığınız o noktaya geri dönmeli ve tekrar ışıkta yürümeye yeniden başlamalısınız. Kutsal Kitap size yine ışık olacak. (Kişinin ışıkta yürümeyi bıraktığı noktayı bildiğine ve o noktaya geri dönüp yeniden başlayabileceğine inanıyorum.)

Bazılarınız, “Ben bilmiyorum” diyebilir.

Bu konuda yalan söylemeyi bırakın. Her şeyden önce yalan söylediğiniz için tövbe edin. Öncelikle yalan söylediğiniz için tövbe edin. Bildiğinizi biliyorum çünkü ben de sizin gibiydim. Kendime bahaneler üretiyordum ama Rab beni dinlemedi, böylece Matta 6. bölüme dönüp yeniden doğru yola girmem gerekti. Bundan sonra Kutsal Kitap benim için yeniden ışık oldu.

4 Temmuz 1933 gününü asla unutmayacağım. Bütün gün kendi halime acımıştım. Bütün gün ağlamıştım. Matta 6’yı kesinlikle uygulayamamıştım.

“Rab” dedim, “Eğer bu şekilde yaşamamız gerekiyorsa – eğer kaygılanmadan yaşamamız gerekiyorsa – bunu da bırakmalıyım. Yoksa hiç Hıristiyan gibi yaşayamayacağım!”

Kendime acıyordum. Kutsal Kitap’ın öğrettiği gibi yaşayamıyordum ve üstüne üstlük hastalığımdan dolayı her gün biraz daha ölüyordum. Her şey için Tanrı’yı suçlamak istiyordum.

“Rab” dedim, “Bana iyilik etmedin! On beş yaşındayım ve ölmek üzereyim – doktorlar öyle diyor. Tüm yaşamımın hastalıklarla geçtiğini biliyorsun. Doğumumdan beri kalbimde hasar var.

Sonra şöyle dedim, “Şu çocuğa bak,” (benimle birlikte ilkokula başlamış yan sokakta oturan komşu bir çocuğun adını söyledim.) İyi giysileri var. Cebinde parası var. Sağlığı yerinde – ve o parayı nasıl kazandığını da biliyorum.

“Öyle yapmamalıydılar – yaptıkları yasal değil – ama bir eczanenin arkasında kumar oynadılar. Herkesi kandırıp oraya götürdü. Daha yaşı çok küçük, ayrıca yaptığı yasalara aykırı. Diğer tüm çocuklar paralarını kaybetti. O paraları böyle kazandı, giysileri böyle aldı; sağlığı yerinde – üstelik hiçbir zaman onun gibi yaramaz biri de olmadım!

“Biliyorsun Rab, her zaman iyi bir çocuk oldum. Biliyorsun engelli olduğum için kötü bir şey zatenyapamam. Hiçbir zaman onun kadar kötü biri olmadım!

 Sonra şöyle dedim, “Bir de şu var,” (Bizim mahallenin yakınında oturan ve ilkokula benimle birlikte başlamış bir çocuğun adını söyledim.) Parası var. Yepyeni giysileri var. Arabası bile var!” (1993’te bir gencin arabaya sahip olması büyük bir şeydi! Ekonomik kriz zamanlarında bisiklet almak büyük bir şeyken onun arabası vardı.)

“Neredeyse yeni sayılabilecek bir arabası var – ve biliyorum parası var! Abisi alkol kaçakçısı ve şu şu kişi onun için arabada alkol satışı yapıyor. Ben hiç onun kadar kötü biri olmadım!”

Diğer insanlarla ilgili Rab’be yakınıyordum, kaçakçılık yapan birisi olmadığımı öne çıkarıyordum. Kumar oynamıyordum. “Ve biliyorsun Rab” dedim, “Hiçbir zaman bu kişiler kadar kötü biri olmadım. Ve başka giysim yok. Sağlığım bozuk. Ve ölmek üzereyim. Ve sen onlara daha iyi davranıyorsun – sanki onlar ne kadar kötü ise sen de onlara o kadar iyisin – Bana bu kadar iyi davranmadın. Zavallı ben!” Ve daha da yüksek sesle ağlamaya başladım.

Devam ettim, “Ben kurtuluşa eriştim – yeniden doğdum – kaygılanmaktan kurtulmam gerekiyor ama kurtulamıyorum.”

Öncelikle bir ölüden farksızdım ama hastalığımın ne olduğunu keşfetme çabamla kendimi kaygıdan öldürüyordum. Yeryüzünde düşünebileceğiniz her tür hastalık zihnimden geçiyordu. (Doktorlarımdan biri olan Doktor Robason’a minnettarım. Tüm bunlardan yaklaşık bir ay sonra geldi ve yatağımın kenarına oturup hastalığımın tam olarak ne olduğunu anlattı.)

Burada sigara içmek hakkında paylaşıyor olsaydım pek çok kişi, “Hamdolsun Kardeş, anlat” diye haykırırdı ama kaygılanma günahı sigaradan daha zararlıdır. Tanrı hiçbir kötü alışkanlığa tutulmamızı istemez ama kaygılanma alışkanlığı tüm tütün ürünlerinden daha kötüdür!

Doktorlar kaygı ve benzeri hastalıklar sebebiyle akıl hastanelerinde bulunan hastaların daha fazla olduğunu ve bu kişilerin kurtarılamayıp öldüğünü söylerler. Kaygı sizi öldürür. (Sigara sizi yarı öldürür ve rezil olarak ölürsünüz ama kaygı sizi tam öldürür.)

İnsanların evcil bir hayvan gibi besledikleri bu alışkanlıklar hakkında vaaz etmeye başladığınızda, kendilerine acımaya başlarlar. Tanrı’nın onlara iyi davranmadığı gibi bir düşünceye kapılırlar; vaizin haksızlık ettiğini düşünürler; dünyanın kendilerine iyi davranmadığını düşünürler; kardeşlerinin onlara iyi davranmadığını düşünürler ve hiçbir şey onlara iyi görünmez. Kendilerine acırlar, ben de öyle yaptım. 4 Temmuz 1933 akşamı saat 6 benim için ne zor bir zamandı. Annem yine yatağımın başındaydı, beni teselli etmeye çalışıyordu.

“Anne” dedim, “sadece yaşamak için yaşayacaksambunun bir yararı var mı? Yani, sadece soluk alıp vermek için yaşamak?”

O da, “Mücadelenin yarısı zaten bununla ilgili” dedi.

İçimi değiştirdim ve şöyle dedim, “Yüreğimde yüzde ellilik kısmı düzelttim, bunu bir kenarda tutuyorum ve diğer yüzde elli üzerinde çalışacağım.”

Bunu söylediğim an, içimde bir şey “Matta 6” dedi. Bu Rab’dendi; Onun bana ne anlatmak istediğini biliyordum.

Matta 6’yı açtım, okudum. 34. ayeti bitirdikten sonra, “Tamam, Rab” dedim, “Beni bağışla. Tövbe ediyorum. Kaygılandığım için tövbe ediyorum. Ve bugün Sana söz veriyorum, artık ömrüm boyunca kaygılanmayacağım. Bugün Sana söz veriyorum, teşviğimin kırılmasına izin vermeyeceğim. Bugün Sana söz veriyorum, üzülmeyeceğim.”

Hamdolsun ki sözümü tuttum – ve bazı harika fırsatlardan yararlanamamış oldum!

Bunu gençken uygulamaya başladım. Hayata gençken başlamak iyidir; yaşlandıkça zordur çünkü belli bir yönde yıllardır ilerlemişsinizdir. Şu anda benim için her şey daha kolay. İlk başta çok zordu ama kaygılanmayı reddettim.

O zaman tanrısal şifayı bilmiyordum – Kutsal Kitap’ta ilerlememiştim; Markos 11:23 ve 24’e henüz gelmemiştim, bu nedenle gerçekten şifa bulabileceğimin farkında değildim.

Fiziksel hastalığım hala devam ediyordu. Hala öleceğimi söylüyorlardı. Sadece yatalak bir hasta olduğum için değil ama her gün üç, beş kez kalp sıkışması ya da kalp krizi yaşadığım için… Kalbim zaman zaman duruyor ve sanki tekrar çalışmayacak gibi geliyordu. Hayatta kalmak için varlığımın her hücresiyle ölüm kalım savaşı veriyordum. Yatağıma sıkıca tutunmaktan ahşap kısımdaki tüm cilayı kazımıştım. İsa’da kalmak için sahip olduğunuz her şeyle tutunmalısınız.

Bu saldırıların birinde her şeyi bıraktım. Her şeyi Rab’be teslim ettim ve yastığa başımı koyup, “Ne olacaksa olsun. Nereye gideceğimi zaten biliyorum” dedim. Bundan sonra korku ile ilgili artık hiçbir sorun yaşamadım. Saldırılar yine oluyordu ama benim canımı sıkamıyorlardı. Bu endişeyi Rab’be sundum.

Sonra bu şekilde yaşamaya başladım – Tamamen kaygısız. Bu konuda hiç kitap okumadım; sadece konuyla ilgili Kutsal Kitap ayetlerini okumuştum.

Kaynak: Kenneth E. Hagin 

 

 

Duaya Mı İhtiyacınız Var?

Buraya Tıklayın

Kutsal Kitap’a Göre Kadın-Erkek İlişkisi

Kutsal Kitap, kadın-erkek ilişkisine de değinmiştir. Hatta Mesih’te yaşanan bir ilişkinin nasıl görüneceğini ve nasıl olması gerektiğini bile anlatmıştır. Kadın-erkek ilişkileri dünyanın bize resmettiği gibi değildir. Böyle bir ilişki ahlaksız, çarpık, karanlık ve geçici olmamalıdır. Rab ilişkilerin pak, sevecen, doğru, kutsal olmasını ve İsa Mesih temeli üzerine inşa edilmesini ister.

 

Kendimize nasıl eş bulabiliriz?

Hayatınızın her anı Tanrı’nın yaşam kitabında yazılmıştır. Tanrı sizin için ayırdığı mükemmel eşi nerede, ne zaman karşınıza çıkartacağını çok iyi bilmektedir. Tanrı’nın zamanını beklemek çok değerlidir! Tanrı’nın zamanlaması mükemmeldir ve nasıl bir eşe ihtiyacınız olduğunu çok iyi bilmektedir. Mesih’te köklenmeden beğendiğinizbir kişinin peşinden gitmeniz bir hayal kırıklığına adım atmanız anlamına gelebilir. Tanrı bizim için hazırladığı her iyi ve mükemmel armağanı beklememizi ister. Tanrı sağlayacaktır, biz sadece önce O’nun yüreğini aramalıyız!

 

“Zaten Her Şeyi Berbat Ettim!” Yalanı – Hayır, Bu Doğru Değil.

Geçmişte hatalar yaptıysanız, bunlar geçmişte kaldı; ayrıca şimdi bu hataları düzeltmek için Rab’den yardım istediğiniz bir dönemdesiniz. Belki fiziksel olarak yaralandınız, tacize ya da tecavüze uğradınız. Belki duygusal ya da psikolojik olarak incitildiniz. Belki birden fazla ilişkiniz oldu ya da kendi cinsinizden bir kişi ile cinsel ilişki yaşadınız. Tanrı tüm bu durumların hepsinden sizi kurtarabilir! Sizin aşk masalınız henüz bitmiş değil!

 

Geçmişinizi Tanrı’nın ellerine bıraktığınız sürece tertemiz ve saf bir hayata dönüş yapabilirsiniz. Sizi yaralayan şeyleri ve utancınızı şimdi İsa’ya verin. İsa kendi kanıyla sizi yıkayıp tertemiz yapacak ve size acı veren hatıraları ortadan kaldırıp sizi yeniden pak ve kutsal kılacaktır. Tüm bunları şimdi ondan dua ile isteyin.

 

Tanrı’nın sizin için belirlediği biri var!

Sevgili dostum, cesaretlen! Belki şu an yalnız hissediyorsun ama aslında hiç yalnız değilsin! Belki şu an hayatında biri yok ama İsa’ya dayan! Eğer hayatında hiç tanrısal bir ilişki yaşamadıysan, üstüne üstlük kullanıldıysan ve tacize uğradıysan, gözlerini İsa’ya çevir.

 

İsa ile şu anda geçirdiğin bu zamanı iyi değerlendir! İsa, dua ve Kutsal Kitap aracılığıyla O’nda büyümeni istiyor. Önce İsa ile ilişki kur, böylece o özel kişi hayatına girdiğinde ilişkini nasıl bir temel üzerine kurman gerektiğini bileceksin!

 

Yeni Bir Başlangıç İçin Dua

Sevgili Rab İsa,

Kendimi ve bu zamanı şimdi sana veriyorum. Geçmişimi bağışla. Verdiğim tüm yanlış kararlardan dolayı beni bağışla. Beni değerli kanınla tertemiz yap. Rab, geçmişteki ilişkilerimle kurduğum tüm ruhsal bağları kopar ve yok et. Kendimi İsa Mesih’in kanıyla örtüyorum ve benden koparılıp götürülen kalbimin her bir parçasının yerine konulmasını buyruk veriyorum. Bana ait olmayan her şeyi – her davranışı, günahlı doğayı, düşünce biçimini ve hisleri serbest bırakıyorum ve İsa Mesih’in adında hayatımı terk etmelerini buyuruyorum.

Rab beni yüreğinin, sevginin ve gerçeğinin derinliklerine götür. Senin gözünde kim olduğumu bana göster. İsa, önce senin tarafından sevilmek istiyorum. Sen benim ilk aşkımsın! Sen beni yaratan, kurtaran, özgür kılan, beni seven dostumsun. Sende kalmama yardımcı ol. Bende başladığın işi tamamla ve bana senin yüreğinin ardınca giden bir eş gönder! Teşekkürler Rab İsa! Beni hangi amaç için yaratıysa bu amacı yerine getirebilmem için beni her gün değiştir. İsa Mesih’in kudretli adında! Amin!

 

Kadın-Erkek İlişkileri Hakkında Ayetler

 

2 Timoteos 2:22 – Sizi yoldan çıkartmak isteyen kişilerden uzak durun.

“Gençlik arzularından kaç. Temiz yürekle Rab’be yakaranlarla birlikte doğruluğun, imanın, sevginin ve esenliğin ardından koş.”

 

2 Petrus 1:5-7 – Tanrısal birini arayın; bu kişi önce Tanrı’yı sevsin.

“İşte bu nedenle her türlü gayreti göstererek imanınıza erdemi, erdeminize bilgiyi, bilginize özdenetimi, özdenetiminize dayanma gücünü, dayanma gücünüze Tanrı yoluna bağlılığı, bağlılığınıza kardeşseverliği, kardeşseverliğinize sevgiyi katın.”

 

1 Korintliler 5:11 – Her “Hristiyan” olduğunu söyleyenle çıkmayı düşünmeyin.

“Ama şimdi size şunu yazıyorum: Kardeş diye bilinirken fuhuş yapan, açgözlü, putperest, sövücü, ayyaş ya da soyguncu olanla arkadaşlık etmeyin, böyle biriyle yemek bile yemeyin.”

 

Süleyman’ın Özdeyişleri 22:24 – Öfke sorunu olan kişilerden uzak durun.

“Huysuz kişiyle arkadaşlık etme; Tez öfkelenenle yola çıkma.”

 

2 Selanikliler 3:6 – Tembel bir Hristiyan’la çıkmayın!

“Kardeşler, bizden aldıkları öğretilere uymayıp boş gezen bütün kardeşlerden uzak durmanızı Rab İsa Mesih’in adıyla buyuruyoruz.”

 

1 Petrus 3:4 – Tanrı’nın yüreğine sahip ve Kutsal Ruh’la dolu bir kişi arayın!

“Gizli olan iç varlığınız, sakin ve yumuşak bir ruhun solmayan güzelliğiyle süsünüz olsun. Bu, Tanrı’nın gözünde çok değerlidir.”

 

Romalılar 15:5-6 – İyi huylu birisiyle çıkın.

“Sabır ve cesaret kaynağı olan Tanrı’nın, sizleri Mesih İsa’nın isteğine uygun olarak aynı düşüncede birleştirmesini dilerim. Öyle ki, Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı’nı ve Babası’nı birlik içinde hep bir ağızdan yüceltesiniz.”

 

Romalılar 13:13 – Eğlenceye düşkün, içki hayatına ve günahlı davranışlara sahip kişilerden uzak durun.

“Kendimizi çılgınca eğlenceye ve sarhoşluğa, ahlaksızlığa ve sefahate, çekişmeye ve kıskançlığa kaptırmayalım. Gün ışığında olduğu gibi, saygın bir yaşam sürelim.”

 

Filipililer 2:1-2 – Birbirinizin yardımına koşun! Birbirinizi bina edin!

“Böylece Mesih’ten gelen bir cesaret, sevgiden doğan bir teselli ve Ruh’la bir paydaşlık varsa, yürekten bir sevgi ve sevecenlik varsa, aynı düşüncede, sevgide, ruhta ve amaçta birleşerek sevincimi tamamlayın.”

 

Filipililer 2:4 – Bir ilişki iki kişiden oluşur! Birbirinize destek olun!

“Yalnız kendi yararını değil, başkalarının yararını da gözetsin.”

 

1 Yuhanna 3:3 – İlişkinizde paklığa ve temiz düşüncelere önem verin. İlişkiniz bemberrak olsun!

“Mesih’te bu umuda sahip olan, Mesih pak olduğu gibi kendini pak kılar.”

 

1 Korintliler 6:13, 18 – Bir ilişki cinsellik göz önünde bulundurularak başlamamalı. Cinsel ilişkinin zamanı var!

” ‘Yemek mide için, mide de yemek içindir’ diyorsunuz, ama Tanrı hem mideyi hem de yemeği ortadan kaldıracaktır. Beden fuhuş için değil, Rab içindir. Rab de beden içindir…Fuhuştan kaçının. İnsanın işlediği bütün öbür günahlar bedenin dışındadır; ama fuhuş yapan, kendi bedenine karşı günah işler.”

 

1 Selanikliler 4:3-5 – Tanrı, cinsel ilişki için beklemenizi ister. Evlenmeden cinsel ilişkide bulunmayın.

“Tanrı’nın isteği şudur: Kutsal olmanız, fuhuştan kaçınmanız, her birinizin, Tanrı’yı tanımayan uluslar gibi şehvet tutkusuyla değil, kutsallık ve saygınlıkla kendine bir eş alması”

 

2 Korintliler 6:14-15 – Tanrı’yı sevmeyen bir kişi ile çıkmayın ve evlenmeyin.

“İmansızlarla aynı boyunduruğa girmeyin. Çünkü doğrulukla fesadın ne ortaklığı, ışıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir? Mesih’le Beliyal uyum içinde olabilir mi? İman edenle iman etmeyenin ortak yanı olabilir mi?”

 

Yaratılış 2:18 – Tanrı’nın aklında sizin için özel birisi var!

“Sonra, ‘Adem’in yalnız kalması iyi değil’ dedi, ‘Ona uygun bir yardımcı yaratacağım.’ ”

 

Süleyman’ın Özdeyişleri 19:14 – Tanrı’dan öteki yarınızı size getirmesi için dua edin.

“Ev ve servet babadan mirastır, Ama sağduyulu kadın RAB’bin armağanıdır.”

 

Mezmur 37:4 – Tanrı sizinle ilgilidir ve yüreğinizin arzularını size verir!

“RAB’den zevk al, O senin yüreğinin dileklerini yerine getirecektir.”

 

 

 

Duaya Mı İhtiyacınız Var?

Buraya Tıklayın

Dertlerinizi Rab’be Bırakmak

 

İman Duası

Efes Kilisesi’ne yazılmış bir mektupta bulunan sözler, dua konusunda en beğendiğim ayetlerden biridir.

EFESLİLER 6:18

Her türlü dua ve yalvarışla, her zaman Ruh’un yönetiminde dua edin. Bu amaçla, bütün kutsallar için yalvarışta bulunarak tam bir adanmışlıkla uyanık durun.

 

Bir başka tercüme “her tarzda” olarak ifade eder. Bir başka tercüme “her tür dua” der. Öyleyse her tür dua şekline ihtiyacımız var – tek bir tip dua şekline değil. Kutsal Kitap birkaç farklı duadan söz etmektedir.

Bu dua şekillerinden biri “adanma duasıdır” ya da dertlerinizi Rab’be bırakmak olarak da ifade edilebilir. Bu konudaki ana ayetimiz 1 Petrus 5:7’dir, “Bütün kaygılarınızı O’na yükleyin, çünkü O sizi kayırır.

 

Sevdiğim bir başka tercüme ise şöyledir, “Bütün kaygınızı[tüm endişelerinizi, tüm dertlerinizi, tüm sıkıntılarınızı bir kez ve tamamen]onun üzerine yükleyin, çünkü o sizi kayırır.”

 

Filipililer 4:6 ise Tanrı’nın Ruhu’nun elçi Pavlus aracılığıyla iletmiş olduğu duaya yer verir, “Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin.”

 

Bu ayette yer alan “Hiç kaygılanmayın” sözü 20. yüzyılda bizim için pek az anlam ifade etmektedir. Daha modern bir çeviri “hiçbir konuda endişelenmeyin” olarak tercüme etmektedir. Bir diğer tercüme ise şöyledir, “Hiçbir şey için kaygılı olmayın; ama her şeyde şükranla birlikte, duayla ve yalvarışla dilekleriniz Allah’a bildirilsin.”

Şimdi ise Matta’nın müjdesinin 6. bölümüne bakalım.

 

MATTA 6:25-34

25“Bu nedenle size şunu söylüyorum: ‘Ne yiyip ne içeceğiz?’ diye canınız için, ‘Ne giyeceğiz?’ diye bedeniniz için kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemli değil mi? 

26  Gökte uçan kuşlara bakın! Ne eker, ne biçer, ne de ambarlarda yiyecek biriktirirler. Göksel Babanız yine de onları doyurur. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz? 

27  Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir? 

28  Giyecek konusunda neden kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler. 

29  Ama size şunu söyleyeyim, bütün görkemine karşın Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi. 

30 Bugünvar olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı’nın sizi de giydireceği çok daha kesin değil mi, ey kıt imanlılar? 

31  “Öyleyse, ‘Ne yiyeceğiz?’ ‘Ne içeceğiz?’ ya da ‘Ne giyeceğiz?’ diyerek kaygılanmayın. 

32  Uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız bütün bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir. 

33  Siz öncelikle O’nun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir. 

34  O halde yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter.”

 

Farklı dualar için farklı kurallar vardır. Sadece belli bir tür duanın kurallarını takip ederseniz ve başka bir tür duaya uygularsanız, karmaşaya yol açacaktır. Öyleyse belli şartlar ve durumlarda hangi tür duaları kullanmamız gerektiğini öğrenmemiz gerekiyor.

 

Ülke çapındaki toplantılarda ve müjdeyi duyurma etkinliklerinde insanları imana yaklaştırma, yani bir an önce Tanrı’ya iman etmelerini sağlama amacı taşıdığımızdan dolayı hemen yanıt almak için dua ederiz. Kısa bir süre için bu kişilerle aynı ortamdayız; genellikle dua seminerleri düzenlemeyiz. Mümkün olduğunca çok insana yardım etmek amacıyla Tanrı’ya iman etmeleri için onları Tanrı’ya getirmeye çalışırız, öyle ki ihtiyaçlarını özellikle de şifa alanındaki ihtiyaçlarını alabilsinler.

Ancak sunduğumuz bu kısa giriş, iman ve dua hakkındaki son söz değildir. Ve eğer insanlar bunu son söz olarak değerlendirirse, hayal kırıklığına uğrarlar.

İman duasını onlarla birlikte biz de ettiğimiz için, bazı insanlar benim imanımdan dolayı iman ederler ve Tanrı’ya iman etmemiş olurlar. İman duasını onlar adına benim etmemi isterler. Bana dua talepleri ile gelirler. Elbette Kutsal Kitap birbirimiz için dua etmemiz gerektiğini öğretir, ayrıca Kutsal Kitap şefaat duasını da öğretir ancak herhangi bir durumda hangi duanın işe yarayacağını belirlemeye ihtiyacımız var.

Bir gün kilise toplantımızdan sonra bir kadın yanıma yaklaşıp şöyle dedi, “Hagin Kardeş, benim için dua etmenizi rica ediyorum.”

“Ne konuda?” diye sordum.

Şaşırmış gözlerle bana bakarak, “Söylemem gerekiyor mu?” diye sordu.

Ben de şu karşılığı verdim, “Bunu öğrenmeden dua etmeyeceğim çünkü siz bana söylemeden ne için dua ettiğimizi bilemem. Bilmediğim bir şeye inanamayacağım gibi onaylamam istenen şeyin ne olduğunu bilmeden de onaylayamam. Dua talebiniz nedir?”

Ağlamaya başladı. Şöyle karşılık verdi, “Hagin Kardeş, hayatın yükleri – hayatın kaygıları ve endişeleri – öğlesine ağır ki taşıyamıyorum. Tanrı şu iki şeyden birini yapsın diye dua etmenizi isteyecektim: Ya bu yüklerin yarısını üzerimden kaldırsın çünkü ancak yarısını taşıyabiliyorum, hepsini taşıyamıyorum ya da hepsini taşıyabilmem için bana lütfunu versin.”

Yüreğim ona acıdı. Ona en iyi şekilde yardım etmeye gayret ettim. Şöyle dedim, “Sevgili Kardeşim, iki şekilde de dua edemem. Bu şekilde dua etmem Kutsal Kitap’a uygun olmaz. Gördüğün gibi iman duası bu durumda işe yaramaz. Aslında bu durumda işe yarayacak tek bir tür dua vardır: adanma duası. Yanıtı şimdiden almış olmamız ne harika değil mi?”

Ürkmüş görünüyordu.

“Bu konuda paylaştığımız bir bilgi var” dedim. (Kutsal Kitap bilgisini kastediyordum.)

“Tanrı’nın Sözü’nün kaygılarımız, endişelerimiz ve dertlerimiz ile ilgili tam olarak ne yapmamız gerektiğini öğrettiğini biliyorsun” dedim.

Ona öncelikle belli bir tercümeden okudum, “1. Petrus 5:7’de şöyle yazılıdır” dedim, “Bütün kaygılarınızı O’na yükleyin, çünkü O sizi kayırır.” Ve sonra diğer tercümeyi de okudum, “Bütün kaygınızı[tüm endişelerinizi, tüm dertlerinizi, tüm sıkıntılarınızı bir kez ve tamamen]onun üzerine yükleyin, çünkü o sizi kayırır.”

Sonra ona şunu söyledim, “Bunu her gün yapmak zorunda değilsin. Bir kereliğine yaptın mı, tamamdır. O andan itibaren kaygısızsın.”

Yüzüme baktı ve “Yüreğin sert senin, yüreğin çok sert” dedi.

Mümkün olan tüm nezaketimi takınarak, “Sevgili Kardeşim” dedim, “Yüreğim sert değil. Kutsal Kitap’ı ben yazmadım! Bu sözler bana ait değil. Bu sözler Tanrı’ya ait ve Tanrı seni seviyor.”

“Evet” dedi, “ama ne için kaygılandığımı bilmiyorsun!

“Sevgili Kardeşim” dedim, “Elbette ne için kaygı çektiğini bilmiyorum ama Tanrı biliyor – O her şeyi bilir – ve “Bütün kaygınızı[tüm endişelerinizi, tüm dertlerinizi, tüm sıkıntılarınızı bir kez ve tamamen]onun üzerine yükleyin” diyen Tanrı’nın Sözü’dür.

“Yapamam” dedi.

“Yapabilirsin” dedim, “Tanrı adildir, şefkatlidir, iyidir ve senden yapamayacağın bir şeyi istemez.”

Kutsal Kitap’ta bu ayet ile karşılaşan herkes sevinir ve heyecanlanır ama bu kadın arkasını dönüp, “Kaygılanmaktan vazgeçemem” deyip gitti.

Kaynak: Kenneth E. Hagin 

 

 

Duaya Mı İhtiyacınız Var?

Buraya Tıklayın

Suçluluk ile İlgili Ayetler

 

Suçlama Hakkında Tanrı Sözü

“Bu nedenle, ey kardeşler, İsa’nın kanı sayesinde perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır.…Öyleyse yüreklerimiz serpmeyle kötü vicdandan arınmış, bedenlerimiz temiz suyla yıkanmış olarak, imanın verdiği tam güvenceyle, yürekten bir içtenlikle Tanrı’ya yaklaşalım.” (İbraniler 10:19-20, 22).

 

Çalışmak için Ayetler

 

Romalılar 6:23

            günahın ücreti, Tanrı’nın armağanı

 

1.Timoteos 4:2

Vicdanları adeta kızgın bir demirle dağlanmış bu yalancılar

 

1.Yuhanna 1:9

güvenilir ve adil olan Tanrı

 

Yeremya 31:34

Günahlarını artık anmayacağım.” 

 

Yuhanna 1:12, 5:24, 8:36

sözümü işitip beni gönderene iman edenin sonsuz yaşamı vardır.

 

Romalılar 6:18-22, 8:1

Günahtan özgür kılınarak doğruluğun köleleri

 

Sizin için Buradayız, lütfen bize yazın!

 

Duaya Mı İhtiyacınız Var?

Buraya Tıklayın

Kürtaj

 

Yaşam Göksel Baba’mızdan bize verilen bir armağandır. Bugün hayattaysan bu Tanrı’nın zamanın başlangıcından önce seni düşünüp istemesinden ileri gelmektedir. Tanrı doğacağın anı bile biliyordu. Dış görünüşünün nasıl olacağını, nasıl gülümseyeceğini, hatta nasıl kahkaha atacağını bile biliyordu. Tanrı seni seviyor; sen Tanrı’nın çok sevilmiş bir çocuğusun.

Bir canlı yalnızca Göksel Babamız olan Tanrı aracılığıyla yaşam bulabilir. Hiç kimse bir tesadüf eseri olarak dünyaya gelmedi. Eğer insanlar seni değersiz hissettiriyorsa ya da sana kötü davranıyorsa, şunu bilmelisin: sen bir amaçla dünyaya geldin. Senin hayatın Tanrı için önemli.

Belki kürtaj yaptırdın ya da yaptırma düşüncesine aklından geçirdin. Tanrı sana bugün şöyle diyor: “Bana gel, seni yaralayan ve reddedilmiş, utanmış hissetmene sebep olan her şeyi bana bırak.” Tanrı yüreğini iyileştirecek, günahlarını affedecek ve seni yepyeni bir varlık yapacak. Hiçbir zaman kucağına alamamış olduğun bebeğini Tanrı taşıyor ve bebeğin İsa’nın kucağında mutlu. Bebeğin seni tanıyor ve seni çok seviyor. İsa’ya gel ve tüm pişmanlıklarını İsa’nın ayaklarının dibine bırak. İsa senin artık acı çekmeni istemiyor.

 

 

Özgürlük Duası:

Eğer Kürtaj Yaptırdıysan

 

Rab İsa,

Alçakgönüllü bir yürekle senin tahtına yaklaşıyorum. Şimdi senin değerli kanının altına giriyorum. İsa Sen benim Başkahinimsin. İşlemiş olduğum her bir kürtaj eyleminden dolayı senden tövbe ediyorum. Bir canlının yaşamına son verdiğim için beni bağışla ve İsa Mesih’in adında beni bu günahtan tertemiz yıka. Rab, yüreğime şifa ver ve beni bugün sevginle doldur. Her tür suçluluk ve utanç ruhunu İsa Mesih’in adında bağlıyorum ve tüm bunlara İsa Mesih’in kanıyla son veriyorum. Ben özgürüm.

Rab, bebeğimle ilgilendiğin için teşekkür ederim. Beni tertemiz yıkadığın ve bana sende yepyeni bir başlangıç verdiğin için teşekkür ederim! Rab beni yönlendir ve yönet. Yaşadığım kötü deneyimleri kullan ve diğer insanlara yardımcı olabilmem için bana güç ver. Bana verdiğin özgürlük için teşekkür ederim. İsa Mesih’in adında. Amin.

 

 

Eğer bebekken kürtaj tehlikesi atlatmış birisiyseniz…

 

Rab İsa,

Şimdi huzurundayım ve hayatımı kurtardığın için sana teşekkür ederim.

Baba, yaşamım için bir planın olduğunu biliyorum. Yaşamım senin için o kadar büyük bir öneme sahipti ki, beni yarattın ve ölümün tuzaklarından kurtardın. Senden dolayı hayattayım, Rab. Beni kurtardığın için teşekkür ederim.

Rab İsa, yaşamıma son vermeye çalışan annemi ve babamı bağışlayabilmem için bana yardımcı ol. Rab, sen çarmıh üzerinde, yanındaki katillere nasıl merhamet gösterdiysen ben de merhametli olabilmem için bana yardımcı ol. Sen, “Baba, onları bağışla, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” diye haykırdın. İsa, şimdi yüreğimi dinle. Ben de aynı şekilde yakarıyorum. Annemi ve Babamı bağışla ve sen bağışladığın gibi benim de bağışlamama yardımcı ol. Rab İsa, onlardan nefret etmek istemiyorum ama onlara karşı merhametle dolu olmak ve onları senin gözlerinle görmek istiyorum.

 

Her tür terk edilme, reddedilme, nefret, acılık ve öfke hislerine İsa Mesih’in adında karşı duruyorum. Bu ruhların köküne iniyorum ve onları İsa Mesih’in adında bağlıyorum ve kovuyorum. Beni yaralamış herkesi yürekten bağışlıyorum. Ben İsa Mesih’in kanının altındayım ve özgürüm. Sevildim ve kabul edildim. Göksel Babam beni kayırıyor. Hayatım aklımın alamayacağı kadar bereketlerle dolu. Ben dünyanın en büyük ailesinin bir üyesiyim – Tanrı’nın ailesine aitim.

 

Tanrım, senin benim için planların hayal edebileceklerimin de çok ötesinde. Benim için yaptıklarını cesaretle paylaşabilmeme yardımcı ol. Ben bir mucizeyim ve mucizevi bir şekilde dünyaya gelmiş bir bebeğim. Sana yücelik getirmek ve Sana hizmet etmek için doğdum. Başımdan geçenler diğer insanları da bereketlesin ve onları karanlıktan çekip kurtarsın. İsa Mesih’in adında dua ediyorum. Amin.

 

Yaratılış ile ilgili Kutsal Kitap Ayetleri

 

Yeşaya 49:19

“Çünkü yıkılmış, viraneye dönmüştün,

Ülken yerle bir olmuştu.

Ama şimdi halkına dar geleceksin,

Seni harap etmiş olanlar senden uzak duracaklar.”

 

Mezmur 127:3-5

Çocuklar RAB’bin verdiği bir armağandır,

Rahmin ürünü bir ödüldür.

Yiğidin elinde nasılsa oklar,

Öyledir gençlikte doğan çocuklar.

Ne mutlu ok kılıfı onlarla dolu insana!

Kent kapısında hasımlarıyla tartışırken

Utanç duymayacaklar.

 

Yeremya 1:5

“Ana rahminde sana biçim vermeden önce tanıdım seni.

Doğmadan önce seni ayırdım,

Uluslara peygamber atadım.”

 

Mezmur 139:13-16

İç varlığımı sen yarattın,

Annemin rahminde beni sen ördün.

Sana övgüler sunarım,

Çünkü müthiş ve harika yaratılmışım.

Ne harika işlerin var!

Bunu çok iyi bilirim.

Gizli yerde yaratıldığımda,

Yerin derinliklerinde örüldüğümde,

Bedenim senden gizli değildi.

Henüz döl yatağındayken gözlerin gördü beni;

Bana ayrılan günlerin hiçbiri gelmeden,

Hepsi senin kitabına yazılmıştı.

 

Mezmur 22:10

Doğuşumdan beri sana teslim edildim,

Ana rahminden beri Tanrım sensin.

 

Eyüp 31:15

Beni ana karnında yaratan onu da yaratmadı mı?

Rahimde bize biçim veren O değil mi?

 

Yaratılış 1:27

Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı’nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı.

 

 

 

Duaya Mı İhtiyacınız Var?

Buraya Tıklayın

 

Şeytan’ın Suçlayan Sesi ile Uğraşmak

 

Suçlayıcı ile Uğraşmak

Bazen canlarımızın düşmanı Şeytan bizi Rab’den uzak tutmak için suçluluğu kullanır. Kutsal Kitap, Şeytan’ı “kardeşlerin suçlayıcısı” olarak tarif eder. Şeytan, Tanrı’nın huzuruna çıkıp gece gündüz imanlıları suçlar (bkz. Vahiy 12:10).

 

Bu suçlamalar bizde sanki Tanrı bizi bağışlamamış – ya da bağışlamayacak – gibi bir his uyandırır. Utanç, öfke, acılık ve depresyon ile karşılık veririz – bunların hepsi bizi Tanrı’nın varlığından daha da uzaklaştırır.

 

İsa’ya dönüp tövbe ettikten sonra bile bizi bırakmayan bu tür bir suçluluk Tanrı’dan değildir. Daha önce gördüğümüz gibi Mesih’in kanı Tanrı’nın doğruluk kriterlerini tam olarak karşılar. Böylece, “Böylece Mesih İsa’ya ait olanlara artık hiçbir mahkûmiyet yoktur.” (Romalılar 8:1).

 

Günahlarınızdan tövbe ettiyseniz ama yine de suçlayıcının saklanan gölgesini hissediyorsanız, suçlayıcıya Tanrı’nın Sözüyle karşılık verin. İsa’nın söylediği gibi, “Bunun için, Oğul sizi özgür kılarsa, gerçekten özgür olursunuz.” (Yuhanna 8:36). İşte bu özgürlükte yaşayın.

 

Dua Ettiğinizde

Tanrı’daki özgürlüğünüzü ve O’ndaki tam yaşamınızı engelleyen her şeyden Tanrı sizi özgür kılmak istiyor. Eğer suçlulukla mücadele ediyorsanız, yaşama götüren yolu – tövbeyi seçin. Ve Tanrı’nın bağışlamasını ve aklamasını tam olarak kabul ederek o yolda devam edin.

 

“Göksel Baba, Sana günahlarımı itiraf ediyorum. İşlediğim her bir günahtan dolayı beni bağışladığın için teşekkür ederim. Ve suçluluğun boyunduruğundan beni özgür kıldığın için teşekkür ederim. Her günümü senin için yaşayarak sürdürebilmeme yardımcı ol. Amin.”

 

 

Duaya Mı İhtiyacınız Var?

Buraya Tıklayın