İnsanlar neden depresyona kapılır? Depresyon konusunda pek çok teori vardır, aşağıdakileri inceleyebilirsiniz:
• Depresyon içe dönük bir öfkedir.
• Depresyonun sebebi kayıptır; sevilen bir kişinin kaybı ya da bir iş kaybı.
• “Öğrenilmiş çaresizlik teorisi” depresyonun ümitsizlik ve karamsarlık duygularından ileri geldiğini söyler.
• “Monoamin hipotezi” serotonin, epinefrin ve norepinefrin dahil olmak üzere monoamin kimyasallarındaki düzensizlikler gibi kimyasal düzensizliklerin depresyona sebep olduğunu belirtir. Bu kimyasallar nöronların sinir sistemindeki elektrik dürtülerini doğru bir şekilde aktarımına yardımcı olur. Bu kimyasallarda herhangi bir dengesizlik meydana geldiğinde zihinsel sağlık ciddi bir biçimde etkilenir.
Depresyon ile ilgili teorilerin bir miktar gerçek olduğuna inanıyorum. Ancak bu teorileri birleştiren bir çözüme ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum; böylece psikolojik etkenleri belirleyebiliriz ve azaltabiliriz, ayrıca beyindeki nöro-taşıyıcılarda bulunan dengesizlikleri düzeltebiliriz. (Nöro-taşıyıcı olarak adlandırdığımız şey, sinir sinyallerini bir sinir kavşağının öteki tarafına ileten bir maddedir ve bu haliyle bir telefon hattının iki telefon arasındaki sinyalleri taşımasına benzer. Farklı nöro-taşıyıcılar vardır. Uyarıcı nöro-taşıyıcılar bir arabadaki hız pedalına benzerler ve nöronları giderek artan bir şekilde ateşlerler. Ayrıca engelleyici nöro-taşıyıcılar vardır, bunlar bir arabadaki fren pedalına benzerler ve nöronlardaki ateşlemeyi durdururlar. Nöro-taşıyıcılar şunlardır: serotonin, dopamin, GABA (gama amino bütirik asit) nöropinefrin ve epinefrin. Bunlardan her biri farklı şekillerde işler, bazıları yavaşlamayı sağlar (örneğin GABA ve serotonin gibi), bazıları ise uyarıcıdır (örneğin nöropinefrin, epinefrin ve dopamin gibi).
YAŞ BİR ETKEN Mİ?
Depresyon genellikle orta yaşların ilk dönemlerinde başlar (üç duygu durumu bozukluğunun görüldüğü ortalama yaş 25 ile 32 arasıdır). Ama depresyon son 50 yılda çocuklar ve ergenler arasında çarpıcı bir biçimde artmıştır. Çocuklar erken yaşlarda depresyona kapılmaktadır. Ergenlik sırasında kızların iki katı erkeğin depresyona kapıldığı teşhis edilmiştir. Ve depresyon teşhisi konulan gençlerin yarısından fazlası sonraki yedi yıl içerisinde tekrar bir depresyon yaşamıştır. Aslında bu kitabı ilk yayımladığım 1999 tarihinden beri yeni bir eğilim uyarı vermeye başladı. Yapılan araştırmalara göre cinsel ilişkiye giren gençler bakire kalanlardan 3 kat daha fazla depresyona girme eğilimi göstermiştir; cinsel hayatı aktif genç kızların intihara kalkışma oranı üç kat, cinsel hayatı aktif genç erkeklerin intihara kalkışma oranı yedi kat daha fazladır.
Depresyon ileri yaştaki kişiler arasında da oldukça yaygındır. Ancak aile hekimleri, yaşı ilerlemiş kişilerdeki depresyon vakalarının neredeyse yarısına yanlış teşhis koymaktadır. Genellikle hafıza kaybı ya da üzüntü, yaşlanmanın normal bir parçası olarak ya da Alzheimer hastalığına doğru ilerleyen yaşlılık bunamasının ilk dönemi olarak tarif edilir. Alzheimer hastalığı hafıza, karar verme, mantık yürütme, konuşma ve sosyal uyum eksikliği de dahil olmak üzere beyin işlevlerinde kayıp olarak kendini gösterir. 50 yaşından önce nadiren görülmekle birlikte, bilişsel işlevler tamamen kaybolmadan önce bu hastalığın gelişimi birkaç aydan beş yıla kadar gözlenebilmektedir. Yaşlılarda depresyon durdurulabilir ancak bunama durdurulamaz. Bu rahatsızlığa sahip kişilere uygun tedaviyi sunmak için doğru teşhisi koymak son derece önemlidir.
FİZİKSEL ETKENLER
Depresyon psikolojik nedenlerden ziyade fiziksel nedenlerle de ortaya çıkabilir. Depresyon yaşayan kişiler, bedensel etkenlerin de ortadan kaldırıldığından emin olmalıdır. Aşağıdakiler bu etkenlere örnektir:
• İlaç etkileşimi
• Düşük Tiroid işlevi
• Kansızlık
• Beslenme bozuklukları
• Aşırı Alkol
• Yasadışı madde kullanımı
• Diyabet
• Kronik ağrı
• Kanser
• Kalp hastalıkları
• Romatizma
• Uyku rahatsızlıkları
• Böbrek işlevlerinin azalması
Kaynak: Don Colbert
Duaya Mı İhtiyacınız Var?